"Bu gece kapılarını iyi kilitle."
Kalbim göğüs kafesimi delip geçecek derecede atarken kulaklarımda söyledikleri yankılanıyordu. Korkarak yutkundum. Yardım aramak amacıyla bulunduğumuz dar sokakta gezdirdim gözlerimi, kimse yoktu.
Kolumu avcunun iç...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İYİ OKUMALAR DİLERİM 💐
Uğradığım istila ilk deneyimim olmasıyla beni daha fazla korkutmuştu. Büyük bir tutkuyla hareket eden dudakları yüreğimin hoplamasına neden oluyordu. Titreyen ellerim omuzlarında dururken hızlıca alıp verdiğim soluklarım dudaklarının arasına karışıyordu. Alt dudağımı sertçe dudaklarına kıstırınca sinirlenmiştim. Öperken bile üstün olduğunu göstermeyi tercih ediyordu. Tekrar kendimi çekmeye çalıştım. Çalıştım, çünkü dudaklarım ondan ayrılmak istememişti, farkında olmadan hissettiğim sinirle dudağına dişlerimi geçirince boğuk bir ses çıkartmıştı. Canını yakmıştım ve amacım da buydu.
"Yerde yiyişmek güzeldir." Duyduğum sert, eğlendiği belli olan sesle gözlerim kocaman açıldı.
Kafamı geri çektiğimde Mesih'in parlayan mavilikleriyle göz göze gelmiştim. Ardından kaşlarını çatarak sesin geldiği yöne bakınca bende o tarafa baktım. İki elini ceplerine yerleştirerek bizi izleyen Melikşah'ı görmemle utanmam daha fazla artmıştı. Bakışlarındaki eğlenceli parıltılar sinirlerimi bozmuştu. Sarı saçları karışık bir şekilde alnının üzerinde dururken bu onu daha hilebaz göstermişti.
Mesih kafasını tekrar bana çevirince hissettiğim utancın tek nedeni o olduğu için kaşlarımı çatarak sert bir şekilde elimin tersiyle ağzımı sildim ve onu iterek kenara tükürdüm. Yaptığım hareketi kesinlikle ikisi de beklememişti. Çenesi kasıldığında öfkeyle dizlerini doğrultarak kalkmıştı. Bende yerden kalktıktan sonra kenardan ceketimi alıp üzerime geçirip pantolonumu silkelediğimde başımda.
İki kardeşin bakışları da üzerime sabitlenmişken kıyafetlerimle uğraşıyor, ikisine de bakmamak için çaba harcıyordum.
"Hoş geldin Elis." Melikşah'ın sevecen çıkan sesi kafamdaki soru işaretlerine yeni eklemeler katmıştı. Suratımı ifadesiz tutmaya çalışarak ona baktım. Yüzünde yapmacık bir mutluluk vardı. Bu bariz ortadaydı.
"İlk beni göreceğini sanmıştım." Bakışları buz kadar donuk ve soğukken, kaşları neşeyle havaya doğru kıvrıldı. İki elini ceplerinden çıkartıp kenarlarında kaldırarak bize doğru bir iki adım yaklaşınca gerilmem nedeniyle göğüs kafesim sert bir şekilde şişti. Kafamı geriye doğru çevirip bastığım toprağa bakıp aşağısına cevirdim bakışlarımı... Yüzüme çarpan rüzgâr saçlarımı havalandırırken boğazım kurumuştu. Gelen dalga sesleri, suyun hiddetini ortaya sererken geriye doğru adım atmamam gerektiğini kafama kazıyıp tekrar Melikşah'a döndüm.
Konuşmamı ister gibi bir hali vardı. Kaşlarımı kaldırarak ciddi bir ifade takındım. "İlk ya da son, fark eder mi?" Dudaklarını onaylar anlamda büküp Mesih'e bakıp kafasıyla beni işaret etti.
"Uhm... Dilliymiş." Melikşah başını onaylamaz anlamda sallayarak bana doğru bir adım daha attı. "İzin verirsen konuşacağız, kardeşim." Sesindeki alay her geçen saniye gün yüzüne daha fazla çıkmıştı.
