17- Ya kendinden şüphe edersen?

64 16 25
                                    

Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, onu eline alıp tutabileceğinden ya da birinin kalbinin içindeki dehşeti görebileceğinden hiç bu kadar emin olmamıştı. Beklediği yerde hızla, kendi etrafında dönerek nerede bulunduğunu anlamaya çalışırken tek duyduğu şey durmadan artmaya devam eden kalp atışlarıydı.

Koridorların birinden gelen çığlık sesi ile bedeni o tarafa döndü hızla kendi etrafında dönmeyi bırakarak. Artık kalbi hızla atmıyordu, sanki durmuştu. Bir kez daha çığlığı duyunca nefesi de kesildi. Tiz bir çığlık sesiydi fakat korku doluydu. Danica kime ait olduğunu söyleyemiyordu. Bir bebeğe ait olabilirdi.

Sesin geldiği yönün tersine doğru döndü ve olabildiğince hızla koşmaya başladı. Yardım edemezdi kimseye, oraya gidemezdi. Karanlığa bürünmüş olan bu gemide kendi yolunu bile bulamazken bir başkasına destek olamazdı.

Adımları karanlıkta saklanan gölgeyi fark edince hızla yavaşladı. Koşmuyordu artık ve bu karanlıkta yolunda yürüyebilmesi için duvarlara tutunarak ilerlemesi gerekiyordu. Gemideki elektriğe ne olduğunu bilmiyordu. Sadece zemindeki koyu kırmızı ışıklar yanıyordu koridorda, kan kırmızı rengindeki ışıklar.

Avucu duvarları okşarken korku da kalbini okşuyordu. Kırmızı ışıktan dolayı gölgenin kim olduğunu çıkaramıyordu. Ona doğru yaklaşmalı mıydı, yoksa o da kaçması gereken kişilerden biri miydi?

Yavaş adımları ile yaklaştıkça diğer her şey gibi karanıkta kalan kişiyi saçlarından tanıdı. Kendine has olan büyük bukleleri zifiri karanlıkta bile seçilebiliyordu. Adını seslenmek istedi ama Siyah'ın karşısındaki kişi duraklamasına neden oldu.

Siyah yavaş adımlarla ona doğru döndü, Danica yanındaki kişiyi görünce durakladı. Florian tam karşısında duruyordu. Açık kalan ağzı ile ikisine bakakaldı, Siyah'a ve Florian'a.

Konuşmak istedi, onu ne kadar özlediğini söylemek istedi ama yapamıyordu. Sanki kesilen nefesi konuşma yetisini kaybetmesine de neden olmuştu. İlerleyemiyordu da. Avucu hala duvara yaslı bir şekilde ikisinin karşısında bekliyordu.

Gözlerini Florian'ın yüzünden boynuna doğru çevirdi. Işıklarda olduğu gibi Florian'ın üzeri de kan ile kaplıydı. Yansıma mıydı bu? Korkusunun ya da gemiyi kaplayan kanların yansıması.

Siyah'a döndü dehşetle. Florian'da olan kanların aynısı onun da üzerindeydi. Karanlığa mükemmel bir şekilde uyum sağlayan tulumdaki kan miktarı görülmese de kusursuz buklelerinde ve esmer tenindeki kan aykırı bir şekilde orada olduğunu bağırıyordu.

"Neden?" diye sordu Florian dehşetle, Danica daha da şaşırdı. Bu onun sesi değildi. Bu başkasının sesiydi.

Florian bir kez daha aynı soruyu sorunca yanındaki Siyah ağzını açtı, bağırmaya başladı. Yüz ifadesi değişmemişti, donuk ifadesinde sadece ağzı açıktı ama sesi o kadar gürdü ki. Onun da sesi farklıydı. Aşırı tizdi az önce çığlık gibi. Bir bebeğe ait tiz bir çığlık.

"Neden bunu yaptın?" diye sordu bir kez daha Florian. Danica neler olduğunu anlayamıyordu. Bu doğru olamazdı.

Gözlerini kapattı, sonunda duvara yaslı olan avucu çekerek kulağına yasladı. İkisine karşı savaşamazdı.  Geminin karanlığında kaybolmak üzereyken mücadele edemezdi, şaşırmış gerçeklere karşı güçlü bir şekilde duramazdı.

Uğultu kesildi fakat sorular ve bebek ağlaması hala devam ediyordu. Sallanan bedeninin durdurmak için tekrar duvara yaslanmalıydı. Elini kulağından çekip duvara doğru uzattığında boşluğu yakalayan avuçları nedeniyle dengesini kaybetti.

Dehşetle açılan gözleri tam karşısında duran Beyaz'ın şaşkın yüzüne odaklandı anında. Beyaz'ın odasında hala yatağında yatıyordu. Kalbi hızla atmaya devam ediyordu, tıpkı rüyasında olduğu gibi. Dehşet dolu ruh hali yerini şaşkınlığa bırakmaya başlamıştı bile. Beyaz onu sarsarken derin nefes almaya çalışıyordu ama bu gürültülü ortamda mümkün değil gibiydi.

Aramızdalar ✔ #Wattys2023Where stories live. Discover now