6- Herkesin bir sırrı var

119 18 61
                                    

Günler birbirini kovalıyor, ekip ise amaçsız bir şekilde yaşamaya devam ediyordu. Gemiye ayak basalı bir ay olmamıştı daha ama hangi renge sorulsa sanki yıllar geçmiş gibiydi. Koca gemide sadece on kişi -tabi nereden geldiği belirsiz bebek sayılmazsa- ne olacağını, neler yapacaklarını bilmiyordu. Hepsi öylece yaşayıp giderken sorunları olduğunu daha fark etmedikleri için bir çözüm de bulmak istemiyorlardı.

Aslında ortada belli bir sorun yoktu, sadece halının altına itekledikleri minik problemler vardı ama kimse hesap yapmak istemediği için herkes halının kabaran kısmına basarak ilerliyordu. Mesela neden burada olduğu belli olmayan bir adet bebek vardı aralarında fakat kimse bunu konuşmamıştı. İlk gün üzerlerinde olan şaşkınlığı omuzlarından attıktan sonra geminin keşfine dalarak bebeği unutmuşlardı ya da unutmak yerine geri dönüp onunla ilgilenmek istememişlerdi.

Bebeğin annesinin ortaya çıkardığı bir problemi de halının altında pabuçlarının ucu ile ittirmişlerdi. Hiçbiri Beyaz ve Camgöbeği'nin yaşadığı haykırış dolu bağırışmayı bir daha dilllendirmemişti. Danica Florian'ı oradan uzaklaştırdıktan sonra neler olduğunu sorsa da Florian sadece bir yanlış anlaşılma olduğunu söylemişti detay vermeden. O günden sonra da ses yükselten başka biri olmamıştı ya da ilk bağırışmanın konusunu açan.

Aslında bunlar hayatı boyunca kaçmayı huy edinmiş olan Danica için iyi bir şeydi. Hayatındaki diğer şeylerden kaçtığı gibi burada da olan olaylardan kaçıyordu. Bu yüzden Florian'a ısrar etmemişti kavganın nedenini öğrenmek için. Bu gemideki olaylardan yeteri kadar kaçarsa belki deney sonucuna ulaşır, tekrar kardeşine kavuşabilirdi.

Aklını kurcalayan tek şey ise Pembeydi. Pembe'nin burada olması ve Mavi ile arkadaş olması nedense aklından bir türlü çıkmıyordu, gerçi Mavi ile arkadaş olduklarını kanıtlayamamıştı daha. Ne zaman kapı dışından ses gelse ikisinin buluşma ihtimalini düşünerek odasının kapısına koşup kulağını koridora atıyordu dinlemek için. Bazen iyice duymak adına kapıyı aralıyordu fakat bu güne kadar hiçbir şey bulamamıştı.

Belki de önceden tanışmıyorlardı, belki de onlar da o ve Florian gibi burada tanışmıştı. Mavi Pembe'yi güzel bularak ilk gün tanışmaya gitmiş olabilirdi. Zaten kim Pembe'yi güzel bulmazdı ki? Asiliği, biberin acısı olsa da biberin görünüşü can alıcıydı. 

Danica bile Pembe'yi düşünürken aşık olmaktan korkuyordu. Fazla düşünürse aklında bulunan Sirius'un tahtına oturabilirdi kısa sürede. Florian'ın da o tahta oturacağından korksa da Pembe'nin çekiciliği tüm gemiyi etkisi altına alacak güçteydi. Aklında düşüncesini biraz daha abartırsa Kahvarengi bile Pembe'den etkilenebilirdi.

Tekrar dışarıdan gelen bir sesi duyduğunda yatağında öylece uzanıyordu. Sesin sadece bir kapı sesi olmadığını, bir kişinin başka birinin odasından çıktığını anlayınca yatağından fırlayarak kapısına doğru gitti. Kendini birilerinin işine burnununu sokarken belada bulmak istemiyordu ama merakına da engel olamıyordu. Bu gemide zaten yapacak hiçbir şey yok iken, tüm gününü lobide veya yatağında geçirirken tek amacı Mavi ve Pembe hakkında ipucu bulmak oluvermişti.

Seslerin kimden ya da hangi taraftan geldiğini anlamayınca kapıyı açmaya karar verdi. O kadar kısıktı ki sesler, sanki biri özellikle sessiz olmaya çalışıyor gibiydi. Kapıyı aralasa da belirli bir şey duyamadı. Kapıyı biraz daha açarsa ya da kafasını dışarı çıkarırsa yakalanacağını biliyordu, kremleri almaya gittiği gün gibi onu enselerlerdi bu yüzden milimlik bir aralıktan sesleri dinlemeye devam edecekti.

Uzaklardan gelen ve bir erkekten çıkan iki kelimelik 'seni seviyorum' itirafı aralık kalan kapının yetmeyeceğini belli ediyordu. Danica nefesini tutarak sesi tanımaya çalıştı ama yapamadı. İki kelimenin bile ne olduğunu anlamak zor iken sesin kime ait olduğunu söylemek daha da zordu. 

Aramızdalar ✔ #Wattys2023Where stories live. Discover now