BÖLÜM 35• GÜN 34''

En başından başla
                                    

"Vur lan!" dedi Gökhan yüksek sesle. Burnundan yanağında doğru kan süzülüyordu. Çağrı diğer yanağına geçirdiğinde yumruğunun ivmesi Mete'nin koluna asılmasıyla yavaşlasa da yerini buldu. Gökhan'ın gözleri doldu. "Yine de ibnesin."

"Sus!" diye kükredi Çağrı. "Sus oğlum, sus artık! İlla dilini mi koparayım ben lan?" Sesini o kadar yükseltmişti ki kelimeleri tuhaf bir şekilde çıkıyordu. Sanki konuşmak için kendi boğazını parçalıyordu.

"İbne, ibne, ibne..."

"Yapmayın!" diye bağırdı Sarp. Kavgaya ayırmak için bile dahil olmamıştı. Kavgadan uzakta, endişeli bir yüz ifadesiyle duruyordu ve sürekli silahlara bakıyordu. "Herif bizi öldürecek geri zekalılar! Mete bir şeyler yapsana! Tutsana şunu!"

Mete parmaklarını Çağrı'nın koluna gömüp, "Kes sesini," diye hırladı Sarp'a. "Oturduğun yerden laf diyorsun bir de."

"Kuduz köpeği tutamazsın," dedi Egemen bir elini çenesinin altına dayarken. Kaşları çatılmıştı. "Senle ben dahil olsak bile Çağrı'yı tutamayız."

Silahlar. Gözlerim silahlara kaydığında hepsinin buraya dönük olduğunu fark ettim. Varlıklarına alıştığım, baktıkça ürpermeyi bıraktığım silahlar gözümde tekrar olduğu haline geldi. Birer ölüm makinesiydiler. Her an kafamıza sıkmaya hazırlardı.

Ölüm'ün kaskatı kesilmiş bir şekilde, iğrenerek bu kavgayı izlediğini hayal ettim. Ekranın arkasında ne yapıyordu? İstediği şey tam olarak bu muydu? Kafamıza sıkmak için saniyeleri geri mi sayıyordu? Sadece onlara mı bir şey yapardı yoksa bizi de öldürür müydü? 

Kavgayla alakam yok, diye düşündüm korkuyla. Bana bir şey yapmaz. Saçma.

"Durun!" diye bağırdım. "Çağrı bırak onu!"

Beni duymuyordu. Bizi duymuyordu. O hissi biliyordum. Bu kelimelerden arınmış, sadece zihnine gömülmüş yüzü daha önce görmüştüm. Bir sonraki yumruk dışında zihinlerinde hiçbir düşünce olmazdı. Kasları dışında başka bir irade onlara güç verirdi. Bu yüzü kamera kayıtlarında izlemiştim.  

Sınır noktama geldiğimde, bana bu gücü veren de buydu.

Gözlerimi ağır ağır kırpıştırdım. Mete ile Kutay bile onu tutamıyordu. 

Kalp atışlarımın hızını işitebiliyordum. Nefeslerim gittikçe ağırlaşıyordu. Bayılacak gibi hissediyordum fakat böyle hissetmeme rağmen tüm görüntü, hepsinin hareketleri can yakacak kadar netti. "Çok fazla nefret var," diye fısıldarken buldum kendimi. Bir an sonra ise fısıldayıp fısıldamadığımdan emin olamadım. Belki de cümle sadece zihnimin içindeydi.

Neden bunu dediğimi bilmiyordum bile.

Çaresizce etrafa bakındım. Bir şeyler yapabilmem lazımdı. Onları ayırmam gerekiyordu. Sarp haklıydı. Böyle giderse... Silahlar çalışacaktı. 

Gözlerim kavgayı ayırabilecek diğer iki kişiye takıldı: Egemen ve Sarp. Egemen, Sarp'ın yanında temkinli bir ifadeyle kavgayı izliyordu. Muhtemelen kavgaya dalıp kendini riske atmak istemiyordu.

Gözlerini bana çevirdi. Kavgayla aramdaki mesafeyi ölçer gibiydi.

Bugün defalarca dediği gibi, "Kavgaya karışma," dedi kafasını sağa sola sallarken. Sesi bağırışların arasında yüksek olmasa da onu duydum. Sertçe yutkunup gözlerimi kavgaya çevirdim. 

"Aynısını senin için söyleyemem," dedim donuk bir sesle. "Onları kim durduracak?"

"Ben hiçbir şey yapamam," dedi Sarp onun için konuşmuşum gibi. "Kavga ayıramam. Dayak yerim. En iyisi onların arasına girmemem." Egemen'in kolunu dürttü. "Yardım et sen."

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin