Mezarlık

2.5K 262 206
                                    

Beğenin lütfen 😽

Caddede sessizce yürüyorduk.

Dava kapanmıştı, suçlu intihar etmişti. Bu yüzden mutluydum.

Yani, suçlu intihar ettiği için değil. Dava kapandığı için mutluydum.

"Hideko."

"Ne?"

"Onu Osamu'ya benzettin."

"Kimi?"

"Leo'yu."

"Her boka bir şey demeyi bırakır mısın?"

Bir lolipop açtı ve ağzına attı, "Hayır."

Bir şey demedim. Gerçekten, bu adamın bu kadar zeki olması sinirimi bozuyordu.

"Onun ölmesini istemiyorsun. Ona hâlâ değer veriyorsun, değil mi?"

"Kes sesini."

"Yo."

Sinirle dişlerimi sıktım, çok konuşuyordu.

~~~~~~~~~~~~~~~

Ofise girdiğimizde etrafa baktım, Osamu hâlâ ortalıkta yoktu.

Eğer gerçekten intihar edebilecek biri olsa öldüğünü düşünürdüm.

Beyaz saçlı çocuğa ilerledim. "Baksana."

Hemen bana döndü, "Buyurun,
Hideko-san?"

"Osamu nerede, biliyor musun?"

"Şey, mezarlıkta muhtemelen."

"Mezarlık?"

Osamu, ölen birini mi ziyaret ediyordu?

"İsterseniz mezarlığın adresini verebilirim. Çok uzakta değil."

"Versene."

Bir kağıda adresi yazarak bana uzattı.

~~~~~~~~~~~~~~~

Daha dün Osamu'ya onunla görüştüğüm için üzgün olduğumu söylemiştim. Şimdi ise isteyerek onu görmeye gidiyordum.

Sağı solu belli olmayan biriydim.

Sigaramın dumanını başımı geriye doğru eğerek gökyüzüne doğru üfledim. Kafamı önüme çevirdiğimde mezarlığı gördüm, ve Osamu'nun arkasında oturduğu mezarı da.

Sigarayı yere atarak söndürdüm ve mezarlığa girdim.

Osamu, kafasını mezar taşına dayamış, gözlerini kapatmış öylece duruyordu.

Sessizce ona ilerledim ve  mezarın önünde durdum.

"Beni görmek istemediğini sanıyordum, Hideko."

"Sağım solum belli olmuyor."

"Evet, her zaman öyleydi."

Her zaman öyleydi... Çocukluğumu hatırlıyor muydu? Sanmam. O zaman da benimle çok ilgilenmezdi, ama yine de çok kötülük yapmazdı.

Mezarın üstünde yazılı olan ismi okudum. "Sakunosuke Oda."

Kapalı olan gözlerini açtı, ama hâlâ gökyüzüne doğru bakıyordu.

"Hayatında arkadaş edinebileceğini düşünmemiştim."

"Arkadaş..." Kelimeyi tekrar etti.

Ben de mezarın önüne oturdum, mezar taşını saymazsak sırt sırta duruyorduk.

"Değer verdiğin birisinin olması şaşırtıcı."

Güldüğünü hissettim, "Beni duygusuz biri sanıyorsun, değil mi?"

"Evet. Çünkü öylesin."

Sustu.

Haklısın, Hideko. Ben senin yerinde olsam, beni merak edip buraya bile gelmezdim.

"Tüm nefretini..." Yine sustu. Konuşmasını bekledim. "Benden çıkarmak istiyorsun, değil mi?"

"Evet."

Bana yaşattığı, yaşadığım şeylerin acısını ondan çıkarmak istiyordum. O da yaşasın istiyordum. Ama biliyordum, acı çekmekten nefret ediyordu.

Acı çekmekten nefret ederim, Hideko. Bunu sen de biliyorsun, değil mi?

"Annemiz nasıl?"

Derin bir nefes aldım, "Annemiz öldü."

İntihar etmişti. Ama bunu ona söylemek istemiyordum.

Acaba bu intihar aşkı annemden mi ona geçmişti?

"İyi birisin, en azından benden daha iyi."

"İltifat mıydı bu?"

"Ne olarak algılamak istersen."

Ayağa kalktım, buradan gidecektim. Daha fazla onunla konuşmak istemiyordum, acıtıyordu.

"Nereye gidiyorsun? Kalacak bir yerin var mı?"

"Bir evim var."

Evim. Ben ne zaman Chuuya'nın evini kendi evim olarak görmüştüm.

Ama gerçekten çok garipti, evi resmen benim evimin aynısıydı.

"Peki."

Mezarlıktan çıktım, yine bir sigara yaktım.

Çok içiyordum, çok fazla.

Chuuya'nın kapısının önüne gelip kapıya vurdum. İçeriden ses gelmedi, kapı da açılmadı.

"Hay sikeyim!"

Kapıya yaslanarak yere oturdum. Onu bekleyecektim. Bu ev güzeldi.

~~~~~~~~~~~~~~~

Apartmanın içinde kaçıncı olduğunu bilmediğim sigaramı içiyordum. Neyse ki havalandırmalar iyi çalışıyordu. Çok koku kalmıyordu.

Merdivenlerden adım sesi geldi, ama benim gözlerim kapalı, kafam da kapıya dayalıydı.

Adım sesleri benim olduğum kata geldi, daha sonra bana doğru yaklaştı ve önümde durdu.

"Ne zamandır burada bekliyorsun sen?"

Gözlerimi açtım ve ona baktım. Çatık kaşlarla beni inceliyordu ama sinirli değildi.

"Sanırım 3 saat oldu."

Derin bir nefes alarak beni kolumdan tutup bir anda kaldırdı ve anahtarı kapıya sokarak kapıyı açtı.

Chuuya x Reader (Bsd x Reader)Where stories live. Discover now