-19-

6.8K 511 179
                                    

Sapık😬

Jeongguk, in aşağıya.

nE|

Niye?

Bebeğim, in dedim.

İnmeyeceğim.

Ve ben senin bebeğin değilim.

Sinirleniyorum Jeongguk.

İn hadi. Bir şey söyleceğim.

İstemiyorum. Git.

Sınıfına mı geleyim Jeongguk?

Zorla mı getirteyim aşağı?

Offf

Ne diyeceksen burdan de.

Tamam o zaman.

Geliyorum.

TAMAM

Geliyorum bekle

~•~•~•~•~•~•~•~•

Yugyeom'un mesajından sonra edebiyyat öğretmeni bay Kang'dan revire gitme bahanesiyle izin alıp sınıftan çıkmıştım. Sonra ise koşarak bahçe kapısına gelmiştim. Derin bir nefes alıp, bahçe kapısını zorlanarak açmıştım. Önce kafamı dışarıya çıkarmış, etrafı koloçan etmiştim. Daha sonra ise tamamen vücudumu da dışarıya çıkarmıştım. Vücuduma nüfus eden soğukla titremiş ve sweatimin kollarını parmak uçlarıma kadar çekmiştim.

Bakışlarımı etrafta dolaştırdığımda arabasına yaslanmış bana bakan Yugyeomu gördüm. Yutkunup küçük adımlarla merdivenlerden inip ona taraf gitmiştim. O da yaslandığı arabasından ayrılıp, doğrularak ulaşmamı beklemişti. Önünde durduğumda yüzüne bakmış sonra bakışlarımı kaçırmıştım. Ondan 4-5 adım uzaktaydım.

İçime işleyen korku kendini o kadar belli ediyordu ki dizlerim titriyor, dudaklarım kuruyor ve yutkunamıyordum. Yugyeomdan bu kadar korkma sebebim ise adamın resmen takıntılı bir piskopat oluşuydu. Ne zaman ne yapacağı belli değildi. Sinirlenince ise gözü döner, kâtil bile olurdu.

Yakışıklıydı aslında. Güzel gözleri, saçları, uzun boyu ve yapılı bir vücudu vardı. Herkesin sevebileceği bir tipti. Hatta arkasından koşan kızları bizzat ben görmüştüm.

"Merhaba" dedim kısık sesle. Aniden belime dolanan kollarla neye uğradığımı şaşırmış, nefesim boğazıma takılmıştı. Beni kendisine çekmiş, kafasını boynuma gömmüştü. Ellerim anın etkisiyle havada asılı kalmıştı. Garip bir mide bulantısından sonra kendime gelip ellerimi kollarına koymuş ve itmeye çalışmıştım. Yerinden bile kımıldamamıştı.

"Y-yugyeom," diye seslendim titreyen sesimle. Seslenmemle son kez boynuma öpücük kondurmuş, geri çekilmişti. İğrenç hissetmiştim. Belime dolanan kollar Taehyung gibi hissettirmiyor, kokusu beni sakinleştirmiyordu. Saçlarını okşamak, dizlerimde uyutmak istemiyordum mesela.

"Nasılmış benim bebeğim?" dedi geri çekilerek. Yüzüne bakmamış, göğsüyle bakışmaya devam etmiştim. Cevap vermemiş ondan biraz daha uzaklaşmıştım. Çaktırmadan onun kolundakı saate bakmış, zilin çalmasına 11 dakika kaldığını görmüştüm.

run away | taekookWhere stories live. Discover now