BÖLÜM 32• GÜN 32

ابدأ من البداية
                                    

"Biz de PES oynamaya gelmiştik zaten, tüh." Ortamı yumuşatmaya çalışma çabam daha çok alay ediyor gibi durmamla sonuçlandığında tabaklara kafa atma isteğimi zar zor bastırdım.

Zayıf bir şekilde birkaç saniye gülümsedi. Gözleri kısıldı. "Her şeye sizin gibi de bakmıyorum," diye ekledi. "Tuhaf şeyleri fark ediyorum. Mete'nin anlatacakları bitti. Çağrı bir şey saklıyor. Egemen'in muhtemelen agresif olmasının nedenleri var. Ölüm'ün ona anlattıracaklarından korkuyor." İşaret parmağını omzuma dayadı. "Ve sen en tuhaf olansın."

Gözlerimi parmağına indirdim. "Parmağını çek."

"Agresifleşiyorsun." Gerçekten şaşırmış gibi gözüküyordu.

"Çünkü suçlar gibi konuşuyorsun," dedim elini üzerimden silkeleyip atarken. "Derdini ve şüphelendiklerini doğru düzgün anlat. Sadece seni anlamaya çalışıyorum. İkimizin de kurban olduğunu ve burada en küçük olanların bizler olduğunu hatırlatmama gerek yoktur umarım. Sana yardım etmek istiyorum."

Gökhan hafifçe gülümsedi. "Çünkü kendine yardım edemiyorsun." Can alıcı bir noktaya parmak basmıştı. Kalbim tekledi. Gökhan kafasını sağa sola salladığında siyah saçları havalandı. "Kendine yardım edemediğin için birilerine yardım etmek istiyorsun. Böylece kendini rahatlatacaksın. Yanılıyor muyum?"

"Kendimi duygusal olarak tatmin etmeye çalışmıyorum." Kaşlarım daha da çatıldı.

"Ölüm'ün sana sadece kız olduğun için taktığını düşünmüyorum." Cevabımı umursamamıştı. "Sadece seninle konuşuyor ve konuşmalarınızı bilmemizi istemiyor. Aslında düşününce Ölüm sen çıksan buna bile şaşırmam. Ya da onunla anlaşma yapıp kurban rolü oynayan biri olduğunu bile düşünmek zor değil."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. "Oha," dedim sert bir sesle. "Yavaş at." 

Paranoyak olabilir miydi? Güven sorunları olmasına anlam verebiliyordum fakat beni suçlamak tam olarak ne oluyordu? Ölüm'ün bana yaptığı psikolojik işkenceyi hiçbiri çekmiyordu. Kanı temizleyen kendisi değildi.

Öte yandan... O gece neler olduğunu sadece benim anlattığım kadarıyla biliyorlardı ve konuşmalarımızdan haberleri yoktu.

Güven sorunu olan biri kolaylıkla şüphelenebilirdi bu durumdan.

"Bak, gördün mü?" diye sordu. "Güvenmemeyi tercih etseydim komplo teorilerini kurmak hiç zor olmazdı. Dediklerime bakma. Ben, senin de bizim gibi bir kurban olduğuna inanmak istiyorum. Peki buna inanınca ortaya ne çıkıyor? Ölüm dikkatleri senin üstüne çekmek istiyor. Seni tanıyor. Belki de sen onu tanıyorsun. Senden özel olarak nefret ediyor olmalı. Diğerlerine düşüncelerimi yedirip senin Ölüm olduğuna inansaydık neler olurdu? Bu çok zor olmazdı, farkında mısın? Bizim nefretimizi bile senin üzerine çekmeye çalışıyor." Kısa bir an duraksadı. "Tıpkı o kadını ölüme iten kelimeyi sana söyletmesi gibi."

"Şu konuda anlaşalım," dedim bir elimi havaya kaldırırken. "Ölüm'le ben tanışmıyoruz."

Gökhan kafasını tekrar sağa sola salladı. Ardından benden uzaklaşıp süngerle başka bir tabağı yıkamaya başladı. "Öyle diyorsan..." Omuz silkti. "Her neyse. Bende tuhaf olan bir şeyler olduğunu söylemeden kendi halini sana anlatmak istedim sadece. San daha tuhafsın çünkü." Bana kaçamak bir bakış attı. "Sen ne diyecektin?"

Lafları ağzıma tıkmış gibi hissediyordum. Ne diyeceğimi bile unutmuştum. Gökhan tüm gün neredeyse tek kelime etmezken gerçekten de çok fazla şey düşünmüş olmalıydı. Ölüm'ün suç ortağı olabileceğimi bile söylemişti! Saydığı ihtimalleri her düşündüğümde içimde öfkenin büyümesine engel olamıyordum. Ne hakla beni suçlardı? 

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن