11

17 3 10
                                    

(Hyunsuk'un bana ait olma duası enter💜)

Biraz öyle ağlamasına izin verdim. Ne kadat korksam da onu kırmak istemiyordum. Kimseyi kırmak istemiyordum. Sonra kollarından tutup onu uzaklaştırdım. Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Gözlerimi kaçırmak istesem de yapmamıştım. Gözlerinden bana bir şeyler söyleyeceğini anlamıştım. Gözlerimi kaçırırsam babasından korktuğum için geldiğime emin olacaktı. Başını eğip yüzünü gözünü sildi. Sonra tekrar bana baktı. Üstüme yürüyordu. O yürüdükçe ben geriliyor, konuşmasına elimden geldiğince karşılık vermeye çalışıyordum.

-Bana bağırmamanı söyledim. Bağırınca kalbimin nasıl kırıldığını bilmiyor musun?

-Ama seni ümitlendirmek istemiyordum. Yanımda uyuman benim hatamdı.

-Yanında uyumadım. Uykuya daldım. Uyumak ve uykuya dalmak arasında büyük fark var. Yanılıyor muyum?

-Yine de gece sende kalmayı kabul etmek büyük hataydı. Sana ümit vermek istememiştim.

-Sadece seni izlemek istemiştim. Çok tatlı uyumuştun.

-Ama birini uyurken de olsa dikizlemek çok yan-diye susmuştum. Çünkü sırtım soğuk duvarı bulmuş o da bir elini duvara bir elini göğsüme koymuştu. Duvarın içine girercesine içime çekildim. Ama bir işe yaramıyordu.

-Neden sustun?

-Ne yapıyorsun?

-Haksız olman hoşuma gitmedi. Kızman için haklı bir sebep vereceğim sana.

-Ne? Sana kızmak istemedim. Sadece üzülmemen için kendimdem uzak tutmak istedim. Bana yaklaştıkça sen üzüleceksin. Çünkü sana karşılık ver-cümlemi bitirmemi engelleyen dudağımın üstündeki yumuşaklıktı. Koridorun ortasında bir eli duvarda bir eli göğsümde beni köşeye sıkıştırmış cümlemi bitirmeme izin vermeden dudaklarımı öpmüştü. O gözlerini kapatmışken ben kaskatı kesilmiş gözlerimi kırpmayı bile unutmuştum. Ellerim havalanmış ama iki küçük yumruk olmuştu. Ben bitmiştim. Tam tersi olmalıydı ve kuytu bir köşede olmalıydı. Yani filmlerde böyle olurdu. Bu yaptığı hiç etik değildi. Çok ayıptı. Kültürümüzü bildiğini söylüyordu ama tam bir Amerikalıydı. İlk öpücüğüm 19 yaşındaki bir çocuğa gitmişti. Benden ayrılınca göğsümü patpatladı.

-Bana karşılık vermeyeceğini söyleyemezsin. Dedi ve benden uzaklaştı.

-Oh baba! Hadi kızarmış tavuk yemeye gidelim. Dedi ve koşturarak babasının koluna girdi. Başım dönmüştü. Ama suçsuz olduğumu o da görmüştü. Beni ateşe atamazdı. Bana kızamazdı. Gözümün önünde babasını da sürükleyip götürdü. Onların gidişini izlerken diğer yanda da donup bize bakan okul üniformalı Junghwan'ı gördüm. Elinde iki kahve vardı. Muhtemelen odama gelecekti. Ağzı açık kalmış, o da donmuştu.

-Hwan-ah! Abin...gerçekten. Gerçekten ben bir şey yapmadım. Sen de gördün. Değil mi? Onu uzak tutmaya çalıştım o zorla geldi değil mi? Hwan-ah! Tepki ver. Junghwan-ah! Abicim! Diye yavaşça ona yanaştım ve sarstım. Gerçekten transa girmişti. Stajyerlik döneminde de en çok o zorlanmıştı her şey en çok ona ağır geliyordu ama hayalleri için çabalıyordu. Ergenlik döneminde bile kızlardan uzak durmuştu. Gerçekten çabalıyordu.

Şimdi ilk olarak bizi sadece arkadaş bildiği için, ikincisi güvendiği abisi zorla öpüldüğü için, üçüncüsü skandala karışacağımızı düşündüğü için, dördüncüsü olayı kavrayamadığı için, beşincisi ulu orta yerde öpüşen birilerini ilk defa gördüğü için, altınsıcı olayın tam tersi olması gerektiğini fark ettiği için, yedincisi pd-nim'in gözü önünde nasıl bir cesaret olduğuna inanamadığı için ve daha uzata bileceğim bir çok örnek için ayrı ayrı şoka girmiş, hepsi üst üste gelince de transa girmişti. Onu odama götürdüm. Koltuğa oturttum.

-Bak! Hwan-ah! Bana bak!

-Hyung!

-Yoojin yaptı. Pd-nim de duydu ve gördü. Pd-nim kötü biri değil. Haksız yere bizi suçlamaz. Şirketin içinde güvenilir insanlar var kimse skandal çıkarmaz. Tamam mı?

-Hyung!

-Biz Yoojin ile sadece arkadaşız tamam mı? O benden hoşlanıyor ams ben ondan hoşlanmıyorum. Anladın mı? So Junghwan!

-Hyung o...

-Evet! O yaptı! Hiç bir şey olmayacak. Gizli gizli flörtleşmedik ve sevgili de olmadık ayrıca onunla arkadaş olmayı bile ben istemedim. Zorla arkadaş olduk. Zorla kabullendim ama ben arkadaşlığı yeni kabullenmişken bana karşı hisleri oldu. Junghwan-ah! Ciddiyim yok bir şey.

-Hyung. Bize ilk anlattığında sana iyi olup olmadığını sordum. Bize anlatsaydın seni kurtarırdık.

-Sorun değil Junghwan. Sizi korkutmak istemedim. Geçti.

-Hyung! Neden tüm yükü kendin taşımaya çalışıyorsun? Neden bizi de görevlendirmiyorsun? Tüm işimiz dans edip şarkı söylemek neden geri kalanları hep sen yapıyorsun?

-Junghwan ben bundan şikayetçi değilim. Ayrıca her şeyi ben tek yapmıyorum. Jihoon da Yoshi de Junkyu da yapıyor. Sen sadece derslerine ve işine odaklan biz hallediyoruz.

-Ya pd-nim seni kızından uzak tutmak için gruptan çıkarırsa. Dedi. Bunu düşünmemiştim. Kocaman yutkundum.

-Başka şirketlere başvurabilirim.

-Ama grup yarım kalacak?

-Kalmaz. So Junghwan! Kötü bir şey olmayacak diyorum kendine gel!

-Ama seni öptü. Pd-nim gördü. Üyelerin haberi olsa ne derler? Ya üyeler seni suçlarsa, ya herkes öğrenirse, skandal çıkarsa ne yapacaz?

-Bak! Pd-nim bir şey demeden bunları düşünmek çok saçma tamam mı?

-Öptü mü? Dedi gelen ses. Ona baktım. Yoshi ve Jihoon buradaydı. Biraz bakıştık. Sonra diğer üyelere de anlatma kararı aldım. Birazı bilip birazı bilmeyecekse ne anlamı vardı grup olmanın. Kimseyi korkutmak istememiştim ama herkes telaşa kapılmıştı. Pratik odasında ölüm sessizliği vardı. Etrafta dönüp dolaştıktan sonra koltuğa çöktüm. Ağladım biraz. Doyoung sırtımı sıvazlayıp o sessizliğin içinde tek bir şey söyledi.

-Sevsen bile sevmek suç değil ki. Neden bu kadar korkuttular bizi? Dedi. Ağlamayı bitirdim ve el mahkum pratik yapmaya başladık. Bir an kapı açıldı. Pd-nim'in beni çağırdığını duyunca tüylerim diken diken olmuştu. Çıkmadan önce dönüp çocuklara baktım. Sonra Jihoon ile gözgöze geldik. Gülümseyip başı ile beni onayladı. Boğazımda koca bir yumru ile pd-nim'in odasına gittik. Pd-nim ile başbaşa kaldık.

-Özür dilerim. Yoojin'i kontrol edemedim.

-Her şeyi gördüm. Anlatmana gerek yok.

-Peki. Dedim. Gözümden bir iki damla yaş aktı.

-Sana kızdım mı? İdol oldun ama hala karşımda ağlıyorsun.

-Çünkü bu utanç verici.

-Utanç verici olan ne? Sevmek mi?

-Kendi kızınız sevince ayıp olmuyor nasılsa? Kızınız beni değil de ben kızınızı sevseydim yine de bu kadar sıcak bakacak mıydınız? Bu tecavüze girer. Az önce kızınızın tecavüzüne uğradım ve arkadaşlarım telaşa kapıldı. Çünkü rızam olmadan beni öptü. Ama yine de ondan şikayetçi olmayacağım. Çünkü sevmek ayıp değil ki utanayım. Ben utanmayı sizinle yüzyüze gelmekten kastetmiştim. Dedim ve susup yutkundum. Sonra gözlerimi sildim. Daha rahat hissediyordum.

-Yoojin'in duygularının saf ve çocuk cahilliği taşıdığını bildiğim için ondan şikayetçi olmayacağım. Sizin gibi ne dediğini kendisi de bilmeyen biri için değil. İyi günler. Dedim ve oradan çıktım. İçimde hala negatif bir şeyler vardı ama azalmış gibiydi. Çıkınca Yedam ile karşılaştım.

-Ne dedi?

-Çocuklara söyle. Her şey yolunda. Ben stüdyomda biraz dinleneceğim. Dedim. Yedam gülüp sıkıca sarıldı bana. Ben de ona sarıldım. Sonra stüdyoma gittim.

Kapıyı açıp stüdyoma girdiğimde koltuğa oturmuş, birbirine yapıştırdığı bacaklarının üstünde duran ellerindeki parmakları ile oynayan ve gözleri yaşlı kalmış Yoojin ile karşılaştım. Sanki zaten onu burada bekliyormuş gibi gidip yanına oturdum. Onun gibi arkama saylanıp parmaklarımla oynamış ama onun aksine bacaklarımı iki yana açmıştım. Rahatlığa ihtiyacım vardı...

DIFFERENT TRADITIONWhere stories live. Discover now