10

14 3 5
                                    

(Choi Hyunsuk bey dilinizi içeri alınız. Yoksa ortalığı ateşe vereceğim❤💞❤)

-Woaaah! Göründüğünden çok daha zekisin.

-Aptal gibi mi görünüyorum?

-Hayır. Ama bu kadar da zeki görünmüyordun. Dedim. Güldü. Sonra oturma odasına girip pizzayı yedik. Hemen ardından bir film açtık. Eğlenceli bir bilim kurgu filmiydi. O da bitince beraber tasarım stüdyosuna gittik. Bana da bir kaç dikiş öğretti. Birlikte dikiş yaptık. Ben ona güzel bir fular diktim. O da bir sweat dikiyordu. Ben bir fuları, onun swaet dikmesi ile eş zamanda bitirmiştim. Gece saat 1 olmuştu.

-Yoojin-ah! Ben gidiyorum.

-Neden?

-Gidip uyuyacağım. Yarın da şirkete gidecem.

-Burada uyursun sanmıştım.

-Kalamam.

-Neden?

-Yoojin! Seni ümitlendirmekten korkuyorum. Biliyorsun.

-Hayır. Yanlış anladın. Burada bir odan var. Kalabilirsin yani. Arkadaşız en azından. Değil mi?

-Duş alıp elbiselerimi değiştirmem gerek.

-Eyy boşver onu. Ben hallederim.

-Nasıl?

-Taslak kumaşlarım var. Sana bir pijama ve üst dikebilirim.

-Peki...iç çamaşırları? Gitmeliyim.

-Sadece gitmek istiyorum demelisin. Bence bunu bahane etmemelisin. Utanç verici.

-Ama aslında ciddi bir sorun değil mi? Dedim. İkimiz de utanıyorduk ve gülüyorduk.

-Babamın menajerinden isteyebiliriz.

-Olmaz! Baban duyarsa yanlış anlar.

-O zaman üyelerden biri getirsin.

-Saat 1 oldu.

-Bekle. Dedi ve telefonunu alıp birisini aradı.

-Alo! Oppa! Senden bir ricada bulunacağım...diyerek odadan çıktı. Utançtan ellerimle yüzümü kapattım. Ölmek istiyordum. Yok olup gitmek istiyordum. Kimi aramıştı ki? Ahhh...bu felaketti. İçeri geri girdi.

-Şey...hallettim. Kalırsın artık değil mi?

-Tamam. Dedim. Çok uğraşmıştı. Kalkıp gitmem hoş durmazdı. Biraz sonra kapı çaldı. Gittim. Karşımda gördüğüm şeyle şok oldum. Pd-nim'in menajeri gelmişti.

-Oh gelmişsin. Dedi. Adam elindeki poşeti bana uzattı. Aldım. Yoojin yüklü miktarda para verip elini omzuna koydu.

-Dediğim gibi. Babamım ruhu bile duymayacak. Eğer duyarsa...bunu sana ödetirim. Anladın mı?

-Anladım küçük hanım.

-İyi geceler. Dedi. Sonra kapıyı kapattı. Duşa girdim. Bedenimi bile öğrenmişti. Gerçi hem kendisi stilistti hem de şirket benim bedenimi biliyordu. Hızla duş alıp çıktım ve saçlarımı kuruttum. Kıyafetlerimi bana getirilen poşete koyup kaldırdım. Bana ayırdığı yatağa uzandım. Kolumu başımın altına koydum. Tavana bakındım. Her şey çok hızlı gelişmişti ve zaten oldukça yüküm vardı. Bir de üstüne bu çıkmıştı. Yan dönüp gözlerimi kapadım. Yavaşça uykuya dalmıştım. Ama kafamdaki düşünceler hala canlıydı.

Yoojin'in ağzından:
Gece saat 3'e çalıyordu. Stüdyomda işimi bitirip kapıyı kapattım ve odama gidip uyuma kararı aldım. Ama ondan önce Hyunsuk'a bakmak istedim. Odasının kapısını çaldım. Gel ya da bekle dememişti. Büyük ihtimalle uyumuştu. İçeri girip kafamı ufaktan içeri soktum. Yüzünün sadece yarısı görünüyordu. Diğer yarısı yastığa gömülmüştü. Gerçekten de ölü gibi yatıyordu. Çok yorgun olmalıydı. Kapıyı örtüp yanına gittim. Tekrar kalkmak üzere yorganın üstüne kıvrılıp uzandım. Ben de çok yorulmuştum. Ama şu an bunu hissetmiyordum. Ufak ufak okşadım saçlarını sonra yorganını biraz daha çektim üstüne ve onu izlemeye devam ettim. Gözlerim ağırlaşıyordu ve kalkmam lazımdı. Ama...gerçekten kalkmak istemiyordum.

DIFFERENT TRADITIONWhere stories live. Discover now