2

30 5 9
                                    

(Bu beye aşığım ve yaklaşık 10 dakikadır medyadaki fotoyu izliyorum çünkü öylesine çünkü çok güzel💞)

Bu şiddetli çarpışmanın ardından ikimiz de uzağa savrulmuş ama düşmemiştik. Gözlüğüm yüzüme düşmüş ama burnuma oturmuştu. Gözlüğümü çıkarıp parmağımı ona uzatarak bağırdım.

-KİMSİN SEN? NE İŞİN VAR BURADA? TANIYOR MUSUN SEN BENİ? BU NE RAHATLIK!

-Choi Hyunsuk. Biraz sakinleşsek? Dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Fan mıydı? Olamaz. Koşa koşa pratik odasına gittim. Doyoung, Jeongwoo, Yoshi ve Mashi benimle beraber girmişlerdi odaya.

-Bu ne hal? Dedi Mashi. Pembe kabanı çıkarıp üstümü soydum.

-GÜVENLİK KAPIDA DEĞİL Mİ? Diye bağırdım.

-Kapıdaydı. Dedi Yoshi. Çantamı açıp içinden çıkardığım tişörtümü çıplak vücuduma geçirdim. Jeongwoo gülmek ile meşguldü. Islak tişörtümü çantanın içine koydum.

-Kapatın kapıyı. Dedim. Doyoung kapıyı kapattı ama gözü üstündeydi. Kaprimi de duvarla dolap arasına girip değiştirdikten sonra siyah pijamam ve beyaz kısa kollumla pratik odasından çıktım. Koca kabanı tek elimle kavramıştım. Saçımı geriye atıp gözlüğümü kafamın üstüne taktım. O kız, menajerle birlikte gidiyordu. Menajer valizini onun için sürüklüyordu. Kim olduğu konusunda meraklanmıştım. Sektörden biri değildi ama bu rahatlık ve hizmeti nereden aldığı şüpheliydi. Ve bu özgüveni de. Stüdyoma gelince yan koridorun sonunda noona'nın stüdyosuna gidip kapıyı çaldım.

-Giiir!

-Noona. Teşekkür ederim. Bunu getirdim.

-Anladım. İyi görünüyorsun.

-Evet. Hayatımı kurtardın teşekkür ederim. Dedim ve çıktım. Halbuki ıslak tişörtle çıksaydım her şey daha kolay olurdu. Kendi işimi kendim zorlaştırmıştım. Kendi stüdyoma girerken Doyoung da girmişti. Benimle beraber oturup biraz çalışmıştı. Odadan çıkıp pratik odasına gittiğimizde üyelerin orada toplandığını gördüm. Göz gezdirdim. Bir azlık vardı.

-Junghwan nerede?

-Az önce okuldan döndük. Yemekhanede yemek yiyor. Dedi Ruto.

-Sen neden yemedin?

-Aç değilim. Pratikten sonra yiyecem.

-Peki. Dedim ve ben de oturup Junghwan'ı bekledim. Geldiğinde onu ilk ben fark etmiştim.

-Bebeğimiz! Doydun mu?

-Evet. Dedi. Ergenlik çağında olduğu için kendini sexy veya bazen çok havalı sanıyordu. Fazla gurur da yapıyordu. Ama her şey bir yana hepimiz için küçücük bir kardeşti. Sevimliydi. Sesi kalınlaşıyordu ama bu ona koca adam imajı vermektense burnundan konuşan beş yaşındaki bir çocuk imajı veriyordu. Yanıma çağırır gibi ellerimi uzattım. Gelip yanıma oturdu. Onu sarıp kucağıma uzandırdım, onu rahatsız etmeye başladım. Kaçmaya çalışıp sonunda elimden kurtulunca diğerleri de pratik için yavaştan ayaklanmıştı. Saat 4'e geliyordu. Yedam merkez'e geçti ve Jaehyuk şarkıyı açıp yerine geçti. Pratiğe başlamıştık. Belki saatler belki onlarca müzik gelip geçmişti. Aniden açılan kapının gürültüsü dikkatimizi dağıtmıştı. Dans aniden durmuştu. Kapıya döndük. Bu...o kızdı.

-Bu kim? Saesang mı? Dedi Jihoon. Dudağımı dişledim. Doğru söylüyordu. Ya saesangsa? Ama içeri alınmazdı ki! Bana doğru yaklaştı. Gözlerim korkudan biraz açılmıştı ama belli etmemeye çalıştım. Dibime gelip tişörtümün içine bir parmağını koyup beni kendine doğru çekti. Sonra ilerledi. Jeongwoo onu durdurdu.

DIFFERENT TRADITIONWhere stories live. Discover now