|13|.Poyraz Kayer

Zacznij od początku
                                    

''...ya da öyle sandın?'' dediğimde, tek kaşını kaldırıp ''Namım hakkında pek bir fikrin yok, ha Taşer?'' demiş ve bana doğru yanaşmıştı. Dağhan'da hissettiğim kalp teklemesi, Poyraz denen çocukta yoktu. Bana yaklaşması bile umurumda değildi. Ne ondan korkmuş ne de ona hayranlık beslemiştim. Tek eliyle masadan destek alırken, diğer elini belime sarmış ve beni aniden kendine çekmişti. Şu an az öncekinden daha da yakındık. Yakın olduğumuz için yüzündeki detayları daha da net görebiliyordum. Biçimli düzgün kaşları, açık mavi, içinde gri ve koyu mavi halkalar taşıyan irisi, düzgün burnu ne fazla dolgun ne de fazla ince olan dudakları, sert yüz hattına bir yandan çok yakışan ve yüzünü daha da keskinleştiren yeni çıkan sakalları ile gerçekten fazla hoştu.

Yutkunup, beni inceledikten sonra ''Ben de merak uyandırdın, Taşer. Bunu başarman gerçekten ilginç.'' demiş ve belimdeki elini yavaşça yukarı çıkartmıştı. Göğsümün yanındaki elinin üzerine elimi koyduktan sonra elini oradan alıp bırakmış ve ondan yavaşça uzaklaşıp, ''Aynısını söyleyemeyeceğim, üzgünüm.'' demiştim.

Dudağını ısırıp, alayla karışık bir ifadeyle sırıtıp, ''Zoru oynuyorsun ha? Bu seni daha çok istememe neden oluyor.'' dediğinde, göz devirmiş ve ''Kendi kendine uğraşırken sana kolay gelsin. Mümkünse bunu benden uzakta yap.'' dedikten sonra sinirle oturduğum yerden kalkmıştım. Birden kolumu yakalayıp, ''Sahte özgüvenin hoşuma gitti.'' demiş ve sırıtmıştı.

''Kendini beğenmiş egoist bir manyak olman benim hoşuma gitmedi, üzgünüm. Kolumu bırak yoksa dokunduğun son şey kolum olur.''

Önce ciddileşmiş sonra da o sinir bozucu sırıtmasıyla, ''Emin ol ki dokunduğum son şey kolun olmayacak.'' demiş ve göz kırpmıştı.

Bir saniyeliğine ciddi anlamda şoka uğramış ve ne diyeceğimi bilemeden sinirle Poyraz'a bakmıştım. Bu kendini ne sanıyordu? Derin bir nefes alıp sahte bir şekilde gülümsemiş ve Poyraz'a yaklaşmıştım. Ona yaklaştığımda, hafifçe gülümsemiş ve ''Bakıyorum senin de aklına yattı.'' demişti.

''Ah Poyraz Kayer...'' duraksayıp, elimi saçında gezdirdikten sonra ''Yanlış kıza bulaşıyorsun.'' demiş ve gülümseyip saçını çektikten sonra bacak arasına tekme atmıştım. Poyraz ''Hassiktir...'' diye acıyla bağırdığında, ondan uzaklaşıp ''Benden uzak dur. Yoksa bunun on katını yaparım.'' demiş ve telefonumu alıp hızlıca bahçeye çıkmıştım.

Bahçe, herkes derste olduğu için bomboştu. İlerideki banklara gidip birisine oturduktan sonra boş boş çevreyi izlemeye başlamıştım. Aklımın bir köşesinde Dağhan'ın nerede olduğunu düşünürken, bir köşesinde de onu arasam mı aramasam mı diye düşünüyordum. Telefonumun tuş kilidini açıp rehbere girdiğimde parmağım onu aramak için numaraya dokunmak istiyordu ama bir yanım bundan emin değildi. Bir süre öylece durmuş sonra da derin bir nefes alıp numaraya basmış telefonu kulağıma götürmüştüm. Telefon çalıyordu. Bir iki çalış sonrasında, ''Burslu?'' sesini duymuş ve gülümsemiştim.

Sesi bir şekilde bana iyi gelmişti.

''Sanırım okula gelmeyi düşünmüyorsun Dumaner?''

Fazla mı meraklı olmuştu? Karşıdan gülen sesle, tekrar onun o güzel sesine odaklanmıştım. Mırıldanarak, ''Sanırım bensiz okul çok sıkıcı, ha?'' dediğinde, inkâr edemeyerek ''Yalan söylemeyeceğim öyle.'' demiştim.

''Beni özledin o zaman?''

''Evet.''

Evet mi? Asla düşünmeden cevap vermiştim ve bu aşırı garip kaçmıştı. Telefonun ucundaki sesi bir süreliğine hiçbir şey demediğinde hala orada olup olmadığını anlamak için, ''Dağhan?'' demiştim. Derin bir nefes alıp, ''Özür dilerim yola odaklanmıştım. Beş dakikaya oradayım. Ayrıca senin dersin yok mu?'' dediğinde, ''Beden dersiydi girmedim. Bahçede oturuyorum.'' demiştim.

BURSLU #Wattys2020 (DÜZENLENİYOR)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz