|12|.Prova

28.9K 1.1K 27
                                    

''Saat on bir de anlaştığımızı düşünmüştüm, burslu?''

Derinden gelen ses, gözlerimi zorla da olsa açmamı sağlamıştı. Dağhan başucumda bana bakarak gülümsüyordu. Üzerine giydiği beyaz tişörtü, dağınık saçları ve yüzüne vuran güneşle daha açık görünen mavi gözleri, her şeyiyle kusursuzdu.

Mırıldanarak, ''Rüyalardan nefret ediyorum.'' dedikten sonra gözlerimi kapatıp tekrar açmıştım. Dağhan hala buradaydı.

Sırıtarak, ''Rüyalarında beni gördüğünü bilmiyordum?'' dediğinde, şokla yatakta doğrulmuş ve ''Eve nasıl girdin be?'' diye cırlamıştım.

Yüzünü buruşturup, ''Annen aldı tabii ki Miray. Başka nasıl gireyim?'' dediğinde, dağılmış saçlarımı düzeltmeye çalışmış ve ''Annemle garip ilişkin beni korkutuyor...'' demiştim.

''Bir, annenle garip bir ilişkim yok, gayet iyi anlaşıyoruz. İki, fazla uykucusun. Üç...'' duraksadığında, neden duraksadığını anlamaya çalışıyordum ki eli, saçlarımı yavaşça okşamıştı. Kalbim, bana her temas ettiğinde teklediği gibi yine teklemişti. Başını sağa doğru yatırıp yarım bıraktığı sözlerine, ''...saçını düzeltemiyorsun.'' diyerek devam etmişti.

''Teşekkür ederim...'' mırıldandığımda, elini saçlarımdan çekmiş ve ''Hadi, hazırlan. Ben aşağıda Şebnem teyze ile çay içeceğim. On dakikan var, Taşer. Fazla bekletme.'' dedikten sonra gülümsemiş ve odamdan çıkıp kapıyı kapatmıştı.

O gittiğinde, deminden beridir habersizce tuttuğum nefesimi bırakmış ve yataktan kalkıp giyeceklerimi seçmek için dolabın önünde dikilmeye başlamıştım. Hava bu aralar güzeldi. Düğmeli mini kot eteğimi seçtikten sonra üzerine ne giyineceğime bakınmıştım. Gözüme beyaz tişörtüm çarptığında, kafamda başka bir şey olmasına rağmen Dağhan ile uyumlu görünmek istemiş ve onu giyinmeye karar vermiştim. Seçtiğim iki kıyafeti de giydikten sonra, ayıcıklı çoraplarımı giymiş ve saçlarımı taramaya başlamıştım. Fazla makyaj yapmayacaktım. Rimel ve parlatıcı sürdükten sonra çantama birkaç şey koyup, dişimi fırçaladıktan sonra aşağı inmiştim. Annem ve Dağhan koyu bir sohbet içinde gibi görünüyorlardı. Dikkatlerini çekmek için öksürdüğümde, ikisi de bana bakmıştı.

''On dakikayı geçtin.''

Dağhan'a göz devirip, ceketimi giydiğimde o da annemle vedalaşmakla meşguldü.

''Şebnem teyzeciğim, Miray bana emanet. Biraz replik çalışacağız sonra konuştuğumuz saatte getireceğim.''

''Tamam, oğlum. İyi eğlenceler size.''

Onlar sarılırken ben de ayakkabılarımı giymiştim. Dağhan ayakkabılarını giyerken, annem de bana sarılıp, ''Dikkat edin.'' demiş ve beni öpmüştü.

''Tamam sen de.''

Evden çıkıp arabaya bindiğimizde, ilk defa Dağhan'ın evine gideceğim için heyecanlıydım. Evini gerçekten çok merak ediyordum.

''Evim biraz uzak. Yani çok değil de bir kırk beş dakikalık mesafede.''

İçimden ''Oha.'' desem de dıştan ''Fazla uzakmış...'' diyerek daha kibar bir şekilde şaşırmıştım.

''Yok o kadar da uzak değil. En azından size gelirken uzak olduğunu hissetmiyorum...''

Göz ucuyla Dağhan'a baktığımda gülümsediğini görmüş ve gülümsemiştim. Elini saçlarına daldırıp, ''Sigara içsem olur mu?'' dediğinde, başımı sallamıştım. Tek eliyle direksiyon hakimiyetini korurken, diğer elini cebine daldırmış ve sigara paketinin içinden bir sigara çıkartıp dudaklarının arasına koymuştu. Paketi cebine atıp çakmak çıkardığında, yine tek eliyle sigarasını yakmış ve çakmağı da geri cebine koymuştu. Ortama yayılan sigara dumanını soluduğumda, pasif içici olmaktan hoşlanmamış ve camı açmıştım.

BURSLU #Wattys2020 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin