-Final-

33.4K 1.8K 246
                                    

Selamlarr son bölümümüze hoş geldinizz

Başlamadan önce, oylarımızı verelim mi?

***

Azra'dan

Sizi en son hayatımın neresinde bıraktım, nereye kadar geldiniz benimle bilmiyorum. Ama ben gittim, çok yol gittim. Yalnız olmadığım, ilk kez bu kadar mutlu olduğum belki ve kendimle ilgili birçok şey fark ettiğim uzunca bir yol gittim.

Bir pazar sabahından sesleniyorum size. Sağım solum dolu. Sol yanımda sevdiğim adam var. Oradaki sarsılmaz yerini hep koruyacak ama sol yanıma asla yük yapmayacak biri kendisi. Oğuz'u siz de benim kadar olmasa da tanıyorsunuz zaten. Harika bir adam, harika bir koca, harika bir avukat ve son bir yıldır harika bir baba.

Evet, bir kızımı var artık. Adı Helin. Onunla yakından tanışmanızı çok isterim. Ki zaten tam 25 dakika sonra uyanacak. Birçok özelliğini babasından aldığını daha şimdiden söyleyebilirim. Oğuz kadar düzenli, kuralcı ve dikkatli biri olacağına hepimiz çok eminiz.

Oğuz da ben de esmer olduğumuz için henüz kime benzediğini tam olarak çıkaramıyoruz. Gerçi ben gözleri Oğuz'dan aldığına neredeyse eminim.

Oğuz'un ve Helin'in senkronize olarak kalkmasına biraz daha zaman varken, ben size biraz buraya nasıl geldiğimizden bahsedeyim biraz.

Öncelikle her şey, Begüm ve Faruk'un kızı Duygu'nun doğması ile başladı. Bir bebek istediğimin ve buna hazır olduğumun kararını o zaman verdim. Elbette zamanımız kısıtlıydı ve tedavi seçeneklerimiz de azdı. Kalan yumurta rezervimi en iyi şekilde değerlendirmek için tüp bebek denemeye karar verdik.

Birkaç aylık bir tedavi sürecinden sonra, gebelik için gerekli her şey hazırdı. Elimizde az sayıda yumurta hücresi vardı, bu da şansımızı düşürüyordu aslında. Ancak bu küçük hücrelerden inatçı bir tanesi bana dünya güzeli bir kız vermek için yeterliydi zaten.

Öyle de oldu, Oğuz ile ultrasonun başından hiç ayrılmadığımız birkaç ay geçirdik. İşlemin başarılı olup olmayacağını bilmiyorduk, ancak her geçen gün umutlarımız artıyordu.

Sonra bir gün, yine ultrasonun başında bir meslektaşımın başının etini yerken dünyanın en güzel mucizesini yaşadık. Küçük kızımızın kalp atışlarını duyduğumuz gün Oğuz ile saatlerce ağladık. Telefonumuza kaydettiğimiz sesi dinledik, dinledik ve tekrar ağladık.

Daha sonra, umutsuzluklarımız da yavaş yavaş silindi. Sağlıklı geçen bir hamileliğin ardından 40. haftada kızımızı bu sabah gibi bir pazar sabahı kucağımıza aldık.

Bir çocuk sahibi olmanın garip bir duygu olduğunu söyleyebilirim sizlere hiç gocunmadan. Hayatınızın 30. yılından sonra çıkagelen birini bir anda her şeyin merkezine oturtmanız sadece saniyelerinizi alıyor.

Sanırım çocuk yapmak ve hamilelikle ilgili anlatıların en çok reddettiğim kısmı 'Asıl zorluk çocuktan sonra başlar.' kısmı olacak. Çünkü yanınızda benim sahip olduğum gibi bir adam varsa, yükünüzü her zaman sizinle bölüşmeye; çoğu zaman sırtlamaya hazır biri ile yaşıyorsanız birkaç uykusuz gece, birkaç sancı krizi hayatınızı alaşağı etmiyor.

Tam tersine en kötü anlarınızda bile varlığına şükrettirecek bir şeyler yapıp her günün kahramanı olmaktan çekinmiyor. Büyü gibi bir şey bu.

Oğuz yanımda yavaş yavaş kıpırdandığında ona dönüyorum. Açıp açmadığını bile fark edemediğim gözleri bunu görmüş olacak ki gülümsüyor ve uzanıp burnumun ucuna bir öpücük konduruyor.

"Günaydın." diye fısıldıyor bana çatallı sesi ve günü bu şekilde doğuruyor. "Günaydın." diyorum ben de ona sessiz bir melodi eşliğinde.

"Bugün gitmesek olmaz mı?" diye soruyor bu sefer Oğuz. Kafamı iki yana sallayarak yanıtlıyorum onu. "Gülse'nin bekarlığa veda partisine gitmezsek ömür boyu bunu dinleriz." diyorum.

Yüzyılın İntikamı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now