BÖLÜM 29• GÜN 30'''

Start from the beginning
                                    

Mete tıslayarak gülerken eliyle yanaklarını sıktı. Gülüşünü gizlemeye çalışıyor gibiydi. "Anlıyorum," dedi ayağıyla yerde ritim tutarken. "Anlıyorum." 

Tuhaf bir ses çıktı. Sesin kaynağı Sarp'tı. Ellerini yüzüne bastırıp biz konuşurken ses çıkarmak istemiyormuş gibi kendini sıktı. Ona bakmak bile gözlerimin dolmasına neden oluyorken onu izlemeye devam edemedim. Beni bilinçsizce suçlayışından biraz olsun suçluluk duyarak bakışlarımı kaçırdım.

Mete konuşmaya devam etmediğinde, "Neyi anlıyorsun?" diye sordu Çağrı sabırsızca.

"Bugün son gün falan değil hiçbirimiz için," dedi Mete elini yanaklarından çekip parmaklarıyla alnına masaj yapmaya başlarken. "Bugün bir başlangıç." Gözlerini yavaş yavaş bana çevrildi. Durgun yüz hatlarının güzelliği kan kokulu bu evde tezatlığını belli ederken burada her zamankinden daha yakışıksız gözüküyordu. "Bu evde hemen ölmek kolay bir kaçış yolu olurdu. O, bundan daha fazlasını istiyor."

Baygın Gökhan'ın olduğu koltuğa kaçamak bir bakış attım. "Yine de yaşamın acısını ölümünkine yeğlerim."

"Şunu uyandırmalı mıyız?" diye sordu Çağrı. Bakışlarımı fark etmişti.

"Bırak uyusun," dedi Kutay. Onunla aynı anda, "Hayır," diye cevap verdim. Kutay'la birkaç saniye bakıştık. Kendine geldiğini o zaman fark ettim. Bakışları donuk değildi, fazlasıyla duygu doluydu ve çok acılı gözüküyordu. "Uyanınca ne yapacağını kestiremiyorum," diye devam etti Kutay. "Ama odalara gitme vakti gelmeden onu uyandırsak iyi olurdu. Odasında tek başına ilk farkındalığını yaşamasını istemiyorum."

"Zaten hassas çocuk," dedi Çağrı kafasını sallayarak.

Ona kaçamak bir bakış attım. İnsan gibi davrandığını fark etmek bu durumda bile şaşırmama neden oldu.

"Bunu düşünmemiştim," dedim tekrar Kutay'a dönerken. "Zil çalmadan önce onu uyandıralım o zaman. Aşırı bir tepki verecekse... Bizim yanımızda versin." Kelimeler boğazıma dizildiğinde yavaşça yutkundum. "Peki siz... Siz iyi misiniz?"

Kutay'ın yanakları kızarırken, "Şimdi daha iyiyim," dedi yavaşça. "Kontrolümü kaybettiğim için özür dilerim. Benlik değildi. Daha soğukkanlı olabilirdim."

"İnsan olduğun için özür dileme," diye mırıldandım kendi kendime konuşur gibi.

Çağrı artık ağlamıyordu ve yüzünde ıslaklıktan eser yoktu. Egemen 'sence iyi miyim' der gibi bana bir bakış attı. Tek kolunun hâlâ karnına sarılı olduğunu gördüm. Mete sadece omuz silkti.

Sarp aniden ellerini yüzünden çekip hıçkırmaya başladı. "Çok özür dilerim-" dedi bağırarak. Keçi sakalı her kelimesiyle titredi. "Gitmeliydim. Çok özür dilerim-"

Mete'nin kaşları çatıldı. Bir elini Sarp'ın sırtına atıp arkasını sıvazlarken, "Sarp," dedi sert bir sesle. "Lan oğlum yapma böyle. Senin suçun yok diyoruz ya."

Evet, onun suçu yoktu çünkü ben...

Gözlerimi yumup koltukla geriye yaslandım. Kutay'ın Sarp'a su getireceğini söylediğini duydum. Sarp'ın ağlarken su içemeyip suyu boğazına kaçırmasını, sonra da aralıksız öksürmesini duydum. Gözlerimi açmadım. Kutay ve Mete, Sarp'ı rahatlatmak için bir şeyler söylerken Mete'nin şefkatli bir yanı da olabileceğini fark ettim. Öfkesi ve nefreti göz önünden çekilince gerçek yüzü aydınlanıyordu.

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)Where stories live. Discover now