~ 4 ~

43 3 10
                                    

Tae'nin bakış açısı

23 Mayıs

Venüsü arabada bırakıp ilerledim, konuşmam gereken biri vardı. Söylenen yere ulaşınca beklemeye başladım. Bir kaç dakika sonra beklediğim kişi, Demet hanım geldi.

-Sonunda geldin, ne hakkında konuşacağız?

-Konu Venüs, söylediğim gibi onu aldın değil mi?

Başımla onayladım

-Güzel. Salih denen lanet adam yine mektup gönderdi, Venüsü öldürmekle tehdit ediyor. Onun güvenliğinden emin olmalıyız. Herşeyi yapar o adam.

-Neden bu kadar önemsiyorsunuz Venüsü?

Bir süre duraklayıp

-Bir geçmişimiz var diyelim.

18 yaşındaki Venüs gibi bir kızın böyle işlerle ne geçmişi olabilirdi ki.
Tabi bunu ona soramazdım, kadın patronumdu ne de olsa.

-Ne yapmamız gerekiyor bu Salih hakkında?
-Mektupda ya Venüsün peşini ve bu işleri bırakıp Venüsü ona vericeğimizi, ya da onu korumaya çalışırken Venüs dahil hepimizin ölüceğini yazmış. Ama tabii ki buna izin vermeyeceğiz. Siz Venüsün güvenliğinden emin olun, ben ikinci bir haber verene kadar da kalın orda.
-Tamamdır efendim
Kadının uzaklaşmasını izledikten sonra Venüsün yanına geri dönmek için ilerledim.
Telefonum çaldı, gizli numaraydı. Açtım,
Sessizlik.

-Alo?

Sessizlik.

Ardından telefon kapandı. Önemsemedim.
Arabaya doğru ilerledim, ilerledim. Araba yoktu, Venüs de aynı şekilde.

Bu gerçek olamazdı. Kesin başına bir şey gelmişti. Ya bu Salih'se?

Hemen telefonumu çıkardım. Demet ya da çocuklar arasında karar vermeliydim. Çocukları seçtim çünkü Venüs'ü kaybettiğimi öğrenirse beni öldürürdü. Hemen Jin'i aradım.


Alo. Çok kötü bir şey oldu, hemen gelmeniz lazım. Napıcaz biz. Duyarsa öldürür bizi. Hemen gelin konum atıyorum.
-Ne anlatıyosun ya, ne oldu. Bi sakinleş.
-Sakinleşemem. Venüs yok. Araba gitmiş. Demet Salihin ona mektup yazdığını söyledi, ya oysa.
-Ne demek Venüs yok. Tamam geliyoruz.

Telefon kapanınca hemen Jin'e konumu attım.

Yere çöktüm. Ne yapıcaktım? Ya çok geç kaldıysak? Ya Venüsü kurtaramazsak? O zaman o herifi boğarak öldürürdüm.

O kadar arayıştan sonra sonunda bulduğumuz o kıza, böyle zarar vermesine izin veremezdik.

Oturduğum ağacın dibine bir araba yanaştı. Gelmişlerdi. Hemen arka koltuğun kapısını açtım ve bindim. Jimin ve J-hope Demet ile olay hakkında konuşmaya ve Salih hakkında bilgi almaya gitmişlerdi. Biz de eve gidip plan yapacaktık.

Venüs'ün bakış açısı

Ağlamaktan uykuya dalmıştım. Uyandığımda hala kapının önündeydim. Saat kaç haberim yoktu. Bodrum kapısının açılma sesini duyunca kafamı kaldırdım.
Başka bir adamdı.

-Salih bey yukarı çağırdı sizi. Yemek hazır.

Gerçekten acıkmıştım.
Hafifçe kafamı salladım. Ayağa kalkıp merdivenleri çıktım, adam bana eşlik ediyordu. Sabah olmuştu. Mutfak kapısından girdim. Salih masada oturmuş, atıştırıyordu.

-Özür dilerim. Biraz abartmış olabilirim ama sen de hakettin yani.

Dedi gülerek.

-Hadi otur sen de masaya, açsındır.

Önümdeki sandalyeyi çekip oturdum.

-Gerçekten, üzgünüm.

Hareketleri hiç samimi gelmese de, korkumdan hafifçe tebessüm ettim.
Açlıktan kıvransam da, içinde bulunduğum durum iştahımı kaçırmıştı. Yine de bir kaç bişey yedim.

Kahvaltımızı bitirdik. Hizmetliler sofrayı topladı.

-Gel sana odanı göstereyim.
-Odam mı?
-Tabii ki. Seni hep bodrumda uyutacağımı düşünmedin herhalde.

Merdivenleri çıkıp bir kapının önüne geldik.

Kapıyı açtı. Pahallı olduğu belli olan bir oda takımı vardı. Temiz çarşaflar serilmiş, perdeler asılmıştı.

-Burası senin artık. Sonunda seni bulduğuma göre beraber yaşayabiliriz.
Ah ne çok özlemişim seni.

Beyaz, aynalı gardrobu açtı.

-Bak ne güzel elbiseler, kıyafetler aldım sana, tam senin tarzın.

Benim tarzımı nereden biliyordu, belli ki bu adam beni tanıyor.

-Siz beni nereden tanıyorsunuz?
- boşver, sen rahatına bak

Çıkıp gitti. Böyle mi geçicekti günlerim. Tanımadığım bir adamla. Evimden, okulumdan, hayatımdan uzakta, kilitli, yeni bir hayat. Eğer buna hayat denirse...

~
~
~
~
~

Yıldızların AltındaWhere stories live. Discover now