❇ Ertesi Gün

1.5K 73 270
                                    

Hermione boynundaki kızarıklığı kapatabilmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Saç fırçasıyla ensesindeki tutamlara sert darbeler indirip onları kabartmıştı, kravatını gömleğinin yakaları tenini örtebilsin diye kuvvetle sıkmıştı. Ama aynada baktığı kişide kabarık, bir kuş yuvasını andıran devasa saçlardan ve boynundaki baskı nedeniyle düzgün nefes alamayan birinden başka bir şey görememişti. Çaresiz bir nefesi bırakırken kravatını gevşetti, bir yıl önce kullanmayı bıraktığı yarım şişe Şip Şak iksirden alarak devasa görünen saçlarının üzerine hafifçe sıçrattı. Saçları eski ve normal kabarıklıklarına dönerken asasının ucunu boynuna dokundurdu. Küçük bir yanıltma büyüsüyle oradaki teni eski haline döndürdü ama bunun işe yaraması için birkaç saatte bir tekrar etmesi gerekiyordu.

Kırmızılık geçmiş olmasına rağmen birkaç kızarık iz kalmaya devam etti. Çok belirgin değillerdi ama saçını topladığı tek bir harekette fark edilmeye müsait görünüyorlardı. Ama bu Hermione için çok büyük bir tasa haline gelmişti. Sanki biri o kızarıklığa baktığı gibi onun Draco'yla bir şeyler yaşadığını anlayacak gibiydi.

İksirle inmiş iri buklelerini omuzlarına salarken aynadaki aksine son bir kez baktı. Ayartıcı bir utanç hissediyor olmasına rağmen aynadaki kızın gözlerindeki heyecan bir türlü gitmek bilmiyordu. Draco gideli üç saat olmuştu, o gittikten sonra uyuyamamış, Ron'dan ayrıldıktan hemen sonra ise bir aynanın karşısına geçerek dudağındaki yarayı düzeltmişti. Genç kızın vücudu uykuyu isteyen belirtiler gösteriyor olsa da kalbindeki heyecan bunu uygulamayı reddediyordu sanki.

Aynada kendine son bir kez bakıp yüzündeki şapşal ifadeye tersçe bakmaya çalışsa da beceremedi ve yarım bir gülüşle odasına girdi. Ginny'i uyandırırken içinindeki körüklenip duran minik kıvılcımlar tekrar ortaya çıkmış gibiydi. Ginny Weasley gözlerini açarak banyoya gittiğinde o geri dönene kadar yatağında oturmuş, yarı uykulu Crookshanks'in tüylerini sabırsızca okşamıştı.

Ginny geri döndüğünde derin bir nefes aldı. "Ginny, seninle konuşmam gereken bir konu var."

Ron Weasley son derece telaşlıydı. Hatta o kadar telaşlıydı ki dili damağı kurumuş olmasına rağmen önündeki sudan bir damla bile almak istemiyordu. O büyük iştahı tedirginlik uyandıracak bir hızda kayboluvermişti. Yoğun bir endişeyle bir ayağı masanın altında sallanırken bir ara sertçe karşısındaki Harry'e tekme bile atmıştı. Harry homurdanıp ters bir şeyler söylediğinde ona cevap verememişti bile.

Gözleri bir bina ötedeki Slytherin masasında oturan Pansy Parkinson'daydı. Dün yaşanan şeyden sonra onu görmenin korku dolu hissettireceğini biliyordu ama şimdi kalbi boynunda atıyor gibiyken bunun daha kötü gerçekleşeceğini tahmin etmesi gerekirdi.

Ron kızın alt dudağını yumuşak bir darbeyle kavradığında Pansy'nin nefesi kesildi, gözleri kapanıverdi. O kadar şaşkındı ki bir heykel gibi cansızdı sanki. Dudaklarındaki erkeksi baskı dışında hissedebildiği başka şeyler olduğu söylenemezdi doğrusu. Kalbinin göğsünü döven uğultulu sesi bile o an kabuğuna çekilmiş, Ron'un sıcaklığı altında duruvermiş gibiydi.

Ron'un donuk baskısı hareketlenip kızın alt dudağında gezindiği an Pansy Parkinson gelen hareketlilikle canlandı. Zayıf bir güçle dudaklarını hafifçe kıpırdattığı sırada Ron Weasley'nin dudakları gidiverdi. Ron irkilerek geri çekildi. Gözleri sonunda kadar açılmıştı, teni bembeyazdı. Ellerinin ayasıyla kızdan emekleyerek kaçmaya çalışıyordu. Yüzünde şaşkın bir ifade, irkilmiş bir halde Pansy'e bakıyordu. Pansy de şaşkındı, gözleri sonunda kadar açılmış ondan kaçan Ron'a bakarken yerinde gergince doğruluvermişti.

MudPureBlood | Draco Malfoy & Hermione GrangerWhere stories live. Discover now