❇ Yanlış Anlaşılma

1.3K 82 141
                                    

O gece hava ılıktı. Sıcak bir çölde esen meltem kadar güzel bir esinti dolanıyordu görkemli şatonun etrafında. Girebildiği oyuklara giriyor, yapraklarını şımartmak istediği ağaçlara doğru yöneliyor, bir şarkının ezgisi gibi salınıyor, adeta dans ediyordu. Şamarcı Söğüt bile havanın dinginliğiyle bu gece daha sakindi. Karanlık Orman dahi karanlığını -artık her ne karanlık işler dönüyorsa- gizlemişti bu gece. Boylu boyunca uzanan ağaçları düzgün hizalanmış domino taşları gibi kusursuz duruyorlardı. Hagrid'in kulübesinin içinden yükselen şömine ateşi ise 'çıt çıt' sesleriyle bu muazzam tabloya eşlik ediyordu. Bu gecenin getirecekleri ,ileride -çok çok ileride-, bu gecenin; her şeyin başladığı gece olarak anılmasını sağlayacaktı. O yüzdendir ki sanki gece bu ana; tüm hazırlıklarını tamamlamış ve damadının önüne çıkmak için heyecanlanan süslü bir gelin kadar hazırlıklıydı.

Şimdi her şey; havada, esen meltemde, gökte, ormanda ve 'çıt çıt' sesindeyken Hogwarts'ın duvarları arasında bir kişinin rüyası tatsızlıkla geçiyordu.

Bradley Gambon; erkekler yatakhanesinde, sağ koridordan üçüncü odada, pencere kenarındaki yatağında iki büklüm yatıyor iken sayıklıyordu. Terlemişti. Ensesi yapış yapıştı. Dili damağı kurumuştu. Rüyasında her ne görüyorsa yüzünün renginin atmasına neden olmuştu. Bir ölü kadar kurak ve renksiz dudakları korkuyla büzüşmüştü. Kısa kahverengi kirpikleri titreşiyor, kirpiklerinin gölgesi kül beyazı olmuş elmacık kemiklerinde yeniden hayat bularak hızla dans ediyordu. Nefesleri kesik kesikti. Son nefesini vermek üzere olan bir kişinin hayattan tatmak istediği son solukları barındırıyordu sanki. En azından heyecanlanan ve artık uyandıramadığı arkadaşı Bradley için korkmaya başlayan Jaime böyle düşünüyordu. Bradley'nin sayıklamalarıyla uyanmış, Corbin'le başında dikilmiş onu uyandırmaya çalışıyorlardı. Kaskatı bedenini sallayarak adını sesleniyorlardı.

"Hayır! Gitmeyin! Olamaz! Bu gerçek olamaz!"

"Ama oldu. İşte! Görmüyor musun?" Dudaklarından kanlar akan genç kadın delice parlayan gözleriyle Bradley'e biraz daha yaklaştı. Sonra histerik bir kıkırdamayla devam etti. "Onları öldürdün!" Sonra güçlü ve deli bir kıkırdama daha. "Onları sen öldürdün! Hepsinin kanı ellerinde! Bak, baksana," Hızla Bradley'in üzerine yürüyerek ellerini tutup ona gösterdi. "Bak ellerine, Bradley." Sonra fısıltı şeklinde devam etti. "O ellerde onların kanı var."

Sonra görüntü değişti. Bradley artık bir mermerin üzerinde durmuyordu. Ellerindeki kanların sahiplerinin olduğu ceset yığınlarının üstündeydi. Altındaki bedenlerin gözleri korkuyla açılmıştı. Bradley ne kadar koşup kaçmak istese de o bedenlerin üzerine çakılı kalmıştı sanki ayakları. Kıpırdayamıyordu. Sonra o bedenlerden birinin sahibi gözlerini kırpmadan konuşmaya başladı.

"Bizi öldürdün." Sonra cesetlerin elleri aniden Bradley'in bacağına tutundu. Onu aşağı çekiştirmeye başladılar. Ve giderek sesleri arttı. "Bizi öldürdün. Bizi öldürdün. Bizi öldürdün. Bizi öldürdün!.."

Sonra aniden o korkunç sahne değişiverdi.

Bir anda artık Bradley bambaşka bir yerdeydi. Üstelik içi o kadar huzurla doluvermişti ki... Gökyüzüne bakıyordu. Havada dolunay vardı. Muhteşem bir geceydi. Hogwarts'ın bahçesindeydi. Ağaçların arasından kaçan esintiler saçlarının arasını okşuyordu.

Sonra arkasından gelen bir kız sesi duydu.

'Bu kötü bir fikirdi. Hemen buradan gitmeliyim.'

Bradley o sesin sahibini görmek için dönmüştü ki...

Uyanıverdi. Jaime ve Corbin korkunç bir hayalet görmüş gibi açılan gözleriyle ona bakıyordu.

MudPureBlood | Draco Malfoy & Hermione GrangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin