❇ Tahammül

1.2K 73 22
                                    

Draco Malfoy, sıkıcı bir sınıfın tahammül edilemez dersinden çıktığı sırada bir çift gözle karşılaştı. Üçüncü sınıflardan, bir Syltherin'li olan -ki ailesi makul bir şekilde safkandı- Bradley'i ona bakarken yakaladı. Çocuğun bakışlarından -kendisinin hiçbir şekilde katlanamadığı- küstahlık, nefret ve asilik akıyordu. Ama bu sadece birkaç saniye sürmüştü. Bradley Draco'yla bakışlarının kesişmesinin ardından hızla gözlerini kaçırmış ve yanında büyük bir olay hakkında konuşuyor gibi görünen bir grup Sytherin'li çocuğa dönmüştü. 

Draco, Bradley'le kendi mi ilgilenmeliydi henüz karar vermemişti. Eğer kısa bir süre içerisinde Pansy ve Goyle bu işin icabına bakmazlarsa el atması gerekecekti, evet. Ama bunu istediği söylenemezdi. Üstelik Hermione Granger'ın bir şekilde radarına girmişlerken. O inatçı -safkan olmayan- kız tüm cüretkarlığıyla bu olaya o küçük burnunu sokmaya niyetliydi anlaşılan. 

Üstelik bu sabah kahvaltıyı yarım bırakıp Bradley'nin arkasından gittiği göz önüne alınırsa.

Granger bu sabah masasından hızla kalkmış, Büyük Salon'u terk etmişti. Sabahın ilk ışıklarından bu yana bakışlarını ayırmadığı Bradley'nin, Granger tarafından takip edildiğini gören Draco ise hızla ayaklanmıştı. Ne var ki yanılmamıştı da. Granger Bradley'e şirin gülümsemeler vererek -tanrı bilir neler konuşuyordu o dili- çocuğun ağzından laf almaya çalışıyordu.

Sanki Draco'nun başında yeterince dumanlar dönmüyormuş gibi -Hogwarts denilen bu ızdırap verici yerin henüz ikinci haftasında- içini daraltan dış etkenler gününü daha güzel yapmıyordu.

Orada, Bradley'e soğuk bakışlarını dikmişken bunları düşünüyordu. Bradley ise Draco'nun bakışları altında terlemiş, heyecanlanmış, korkuyla atan kalbini sakinleştirmeye çalışıyor ve bir an önce  Draco tarafından alındığı bu radardan çıkmak istiyordu.

Draco, düşüncelerinden sıyrılarak adımlarını Bradley'e yöneltti. 

"Bradley. Sanırım seninle bir konuşma yapmamız gerekiyor." dedi genç Sytherin'li çocuğun yanına ulaştığında.

Bradley, gözlerinden yansıyan bariz korkuyla yanında bir Ruh Emici gibi dikilmekte olan Draco'ya döndü.

"Buyrun, efendim." dedi tek bir nefeste. Draco Malfoy'dan gerçekten -ziyadesiyle- nefret ediyor olsa da onunla göz göze geldiği anda bu nefret, havası alınmış bir balon gibi sönüveriyordu. Tüm o nefret büyük bir korkuya evriliyordu -ki bu korkunçtu-.

"Seninle bu sabah hakkında konuşma fırsatı bulamadık. Arkandan geldim ama çoktan kaybolmuştun."

"Çok h-hızlı yürümüş olmalıyım."

"Tabi, sen öyle diyorsan." Draco'nun dudağı samimiyet ve neşeden uzak bir edayla yukarı kıvrıldı. Bradley'e bir adım daha yaklaştı. "Görülen o ki çenen çok açılmış, Bradley. Bu sabah bizzat buna tanık oluyordum üstelik. Dün gece yeterli mesajı verdiğimi düşünmüştüm." Draco'nun sözlerinin sonlarına doğru Bradley'nin kanı hızla çekilmiş, ruhu dışarı çıkmış gibi beti benzi atıvermişti aniden. İçine dolan o sıkıntı dolu kara hava tekrar beynine nüfus etmek üzereydi. Draco'nun dikkatle bakan gözlerinden ne kadar istese de kendini çekemiyordu.

Draco, Bradley'deki değişimi görünce memnuniyetle konuşmasına devam etti.

"Diyorum da Bradley; ben seninle ilgilenmiyor, sana doğru bakmıyorken bana diktiğin bakışlarını o Gryffindorlu kurtarıcına da diksen? Belki senden uzak durmasını sağlarsın. Ya da onla tek kelime etmemek de güzel bir davranış olabilir. Keza bu ve bunun gibi o kızdan kendini uzaklaştıracak davranışlarda bulunmaz isen karşına alacağın kişi ben olacağım." Sonra sanki olabilirmiş gibi oldukça soğuk sesiyle devam etti. "Bunu istemezsin, öyle değil mi, çocuk?"

MudPureBlood | Draco Malfoy & Hermione GrangerWhere stories live. Discover now