BOZUK SAAT:14

95 13 0
                                    

Doğruyla gerçek arasında fark yoktur gibi durur ama aradaki farkı sadece görebilecek seviyeye ulaşan insan anlar.

Dönen anahtar sesleri zihnimde yankı etkisi yaratırken daha fazla uyumam gerekiyordu, kapının açılmasıyla dün kapıya yaslanarak uyuduğumu hatırladım ama artık çok geçti

Sert zemine boylu boyunca uzandım ve tepeden bana bakan Hüseyine baktım

Ne kadarda güzel bir gün!

Güne Hüseyinin meymenetsiz yüzüyle uyandım! Tebessüm ederek hüseyinin şaşkınlıkla parıldayan gözlerine baktım

-günnaaayyyddın

Dedim, gülerken ve hafif yerden doğrulup Aliye baktım

'Ezel yokmuydu!?'

Ezelin dünki halleri aklıma gelirken suratım düştü ve ayağa kalkıp bileklerimi Hüseyine uzatım, Hüseyin gözlerini devirirken arka cebinden kelepçeyi çıkarıp bileğime taktı ve suratıma bakmadan sağ kolumdan tutup beni çekiştirdi

Alide yanımıza gelirken beraber cezaevinden çıktık ve polis arabasına binerken diğer iki poliste başka bir arabaya binmişlerdi.

Savaşı düşünerek geçen uzun yolculuktan sonra kliniğin önünde durduk, ilk kez Ezelsiz geliyordum kliniğe, kim bilir nerdeydi...

Arabadan inerken Hüseyinin kabaca kolumdan tutması sinirlenmeme sebep olurken 'bu soğuk ve odun halini sevebilecek aptal bir kız varmı acaba!' diye geçirdim içimden

Hüseyin ve Aliyle kliniğe girip üst kata çıkarken Fazıl beyefendinin asistanı' da ayağa kalkmış ve bizi odasına yönlendirmişti

Doktorumun kapısından içeriye girerken kapı ardında kalanlara baktım, anca bu odaya girerken onlardan kurtulabiliyordum

Ama tabi başka bir belâyla kala kalıyordum

Masasından bana bakarak oturan Fazıl Zatsana baktım, her gelişimde bana bu şekilde bakması rahatsızlık veriyordu ama dıştan bunu yansıtmıyordum

Rahat bir şekilde deri koltuğa otururken camın açık olduğunu farketim

-hava zaten çok soğuk

Diyerek cama baktım ve karşımda üşüyor gibi durmayan doktora döndüp kehribar rengi gözlerini süsleyen kirpikleri ve yaşlandığını göze vuran beyaz saçlarını inceledim

-soğuk iyidir, dinç tutar

'Ben ölmüşüm zaten bu adam dinçlikten bahsediyor'

-hmm iyi

Diye mırıldanıp karşımdaki boş deri koltuğa baktım

-görmyeli nasılsın

Duyduğum sesle bu ezbere olan ve sadece sormak için sorulan saçma soruya duruşumu boźmadan cvp verdim

-daha berbat

-bana bakarak konuşursan memnun olurum

Gözlerimi karşımdaki deri koltuktan çekip doktora baktım

-bakmak zorunda değilim ki!

Başını onaylarcasına sağlayıp

-tabi, nasıl rahat edersen diyerek ayağa kalktı ve karşımdaki deri koltuğa oturdu

'Böyle ağır ve bişeyleri biliyormuş edalarında yürümesi çok sinir bozucu

-en son nerde kalmıştık Ezgi?

Demesiyle duraksadım, başımı eğip yerdeki desenleri inceledim

- bana anlattığına pişman mı oldun?

DELİ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now