Anneni tek bir cümleyle anlat deseler FESLEĞEN KOKULUM derdim çünkü burnumu dolduran anne kokusu fesleğendi ve bu hayata bana zihnimdeki acısıyla tatlısıyla bıraktığı hatıraların yanında fesleğen konusunuda miras bırakmıştı.
Gözlerim keşke hep kapalı kalsada daha fazla düşünmeden sadece karanlıktaki boşlukta yalpalansa bedenim ve hatta ölsemde anneme kavuşsam diye düşündüm ama yaşadığım vicdan azabı bunada mani oldu
-özür dilerim anne
Ne ölüm, nede yaşam tam bir boşluktaydım...
-gücüm seni korumaya yetmedi
Ruhum boşluktaydı zaten, Bedenimde o boşlukta kalsa ne kaybederdim ki!?
Nemi kaybederim!? İçimden bir yerlerde alayla gülen bir Ezgi belirdi; onu kaybederdim
Hayatımın tek anlamı olan Savaşı
-Savaş
Ben hep bir mazoşist gibi acıyı seven, daha doğrusu acıya alışan bedenimle yaşarken hayatıma katı kurallarıyla Savaş girdi; Savaşın bana yapmadığı kötülük kalmadı ama ben acıya alışık olduğum için onu hiç bırakmadım ve nasıl olduysa bana aşık oldu, sonraysa beni içindeki merhamet, sevgi, şefkat duygularıyla tanıştırıp bana sevmeyi öğretti...
Oysaki benim bildiğim tek güzel duygu özlemeken birde üstüne sevmek duygusu gelince taşıyamaz oldum çünkü kalbim hem nefreti hem de sevgiyi aynı anda taşıyamayacak kadar güçsüzdü ve bundan hemen sonra Simayla beraber kardeşlik bağı eklenince asıl ihtiyacım olanın insanların beni farketmesi olduğunu anladım ama unuttuğum bişey vardı ki o da beni sadece iki insan tek görmüştü ve onlarsa bana inanmadan sadece varlıklarını hisetirmişlerdi ya... neyse!
~~~~~~~
Zihnim geçmiş ve şimdiki zaman arasında hırpalanırken göz kapaklarımın altındaki kırmızı tonlarını teğet geçen kahvelerim
mutluluk ve mutsuzluk arasındaki boşlukta yaşam mücadelesi verip Savaşın ela rengi gözlerinin en derinine kulaç atarak huzura kavuşması gerkiyorken
Kana boyanan gözlerim daha fazla acı istedi!
mutsuzluğa adımladı, yine aynı derinliklerde bulunan sularda yüzüp o mağaraya indi ve korkuyla ilerlerken korkusu korku olarak kalmayıp koyu mavilerin mağarasını görmek adına göz kapaklarımı zorlukla aralayıp koyu mavi gözlerin sahibine baktım. Tüm gayretiyle tehlike çanları çalmaya başladı, tekrardan yumdum göz kapaklarımı.
Zaman anlamını yetirmişti; hangi yılda, hangi zaman diliminde yaşadığımı ayırt edemiyor ve acılarla büyüyen on yaşındaki Ezgi oluyordum birden
"Küçük kız"
O an büyümek ve kocaman bir canavara dönüşüp o adamı yok etmek istedim ama olmadı... sonra bu istekte yerini korkuya bıraktı.
Hep korkaktım ben... korkak...
"Korkaksın"
Alnımdaki terlerin şakalarımdan süzüldüğünü hissederken ruhsuz bir sesle
-sus
Diye fısıldadım ve şimdiki zamana varmak adına bir adım atıp gözlerimi açtım
-Ezel
Sesim içimdeki bir canavar tarafından tutuluyordu ve ben bağırıyordum ama sesimin çok az bir kısmı dışarıya taşabiliyordu.
-onun nesi var
Diyen Emirin endişeli sesi kulaklarımda yankılanırken
-arada kriz geçiriyor
Diyen Ezelin sesi eşlik etti
YOU ARE READING
DELİ (DÜZENLENİYOR)
RandomAnnesinin katili tarafından tecavüze uğrayan küçük bir kızın bu yaşadıklarını kaldıramaması ve üstüne üstlük bu olaydan on yıl sonra ona tecavüz eden adama bire bir benzeyen bir adamın karşısına çıkmasıyla büyük bir girdaba hapsolmuştur Ezgi ezip ge...