HÜCRE:4

249 57 6
                                    

Bazı anlar vardır ki susarsın, sadece susarsın ve yanındaki kişinin gözlerine bakarak seni anlamasını beklersin ama o kişi hiçbir zaman anlamaz çünkü anlamasını ummadığın değilde umduğun kişinin yanındasındır.

Karakoldan içeri girer girmez beni bir odaya alıp sorguya çektiler, hiçbirşey yapmadım desemde inanmadılar, görgü tanıkları varmış güya! Bana yalancı muamelesi yaptılar resmen.

Ordanda beni alıp yine arabaya bindirdiler ve X. ceza evinin yanında indirdiler.

Beni demir parmaklıkların ardına geçirip herkesin birlikte kaldığı alandaki koridora aldılar ve parmaklıkların ardındakilerin yanından geçirdiler; kimisi parmaklıklara yaslanmış buraya ilk girişini hatırlar gibi nefretle bakarken kimisiyse varlığımı bile farketmeyecek kadar acılara dalmıştı.

koridorun en sonunda duran hücreye götürdüler.

Hücrenin önünde durunca şaşkınlıkla

-ben buraya girmem

Dedim.

-içeriye isteğinizle girmeseniz zor kulanarak koymak zorunda kalacağız.

-neden diğerlerinin kaldığı yer daha iyi!?

-içeri girin!

-hayır, içeri girmem!

İki polis kolumdan tutup zorla beni içeri itiler, yere düştüğüm esnada kapıyı kapatıp üsteki bölmeyi açıp

-birazdan yemeğini göndeririz, o zamana kadar uslu dur.

Az önce kibarca konuşan uzun boylu polisin muamelesi değişmişti resmen.

Ayağa kalkıp kapıyı yumruklamaya başladığım esnada o bölmeyide kapatmıştı, şimdi tek ışık kaynağımda gitmişti, burası boş ve soğuktu.

Kapının dibine çöküp ağlamaya başladım, ben masumdum ama kimse inanmıyordu.

Savaşta inanmazdı artık! zaten bu hayata bir Savaş, birde Simay vardı.

Simay bana inandığını iddia ediyordu ama hiçte öyle olmadığını hareketleriyle göstermişti

Ya Savaş!

Ordaydı ama beni götürmelerine mani olmadı

Herşey çok saçma ve anlamsızdı, insan hiç komaya soktuğu kişiyi hatırlamazmıydı!

Güya bir kadını öldüresiye dövmüşüm ve hatta Ezel beni bayıltmasaymış gerçektende katil olurmuşum!!!

Uzun süre kapının dibinde göz yaşı döktükten sonra ayağa kalkıp küçük hücrede uyuyacak bir yer aradım ama o bile yoktu, bu haksızlıktı.

Burda biraz daha kalsam soğuktan hastalanırdım ki bir battaniye bile yoktu.

O adam da beni soğukla cezalandırırdı ve karlı soğuk havalarda...

Har an ve herşey hatrıma o adamı getirirken acı çekişlerimi kimse görmüyordu

Kapının sesiyle kapıya doğru döndüm ve içeriye dalan ışık huzmelerinin arasındaki Ezel isimli polise baktım, elinde bir tepsi vardı ve tepsinin içinde bir kase çorba, yanındaysa ekmek vardı.

İğrenerek baktım ama yemeğe değil Ezel isimli adama, zaten üşüyen bedenim dahada üşüdü!

-burası çok soğuk.

Tereddüt, evet onunla konuşurken beni sıkıca tutan, dilimin bağını çözmeyecek tereddüt tüm benliğiyle hep yanımda olacak

-anni kriz geçirme ihtimalin var ve yanında kendine zarar verebileceğin hiçbirşey olmamalı.

DELİ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now