Bu adam saçmalıyor olmalı ve ayrıca beni nereye götürmeyi düşünüyorlardı ki!?

Kafamda bin bir soru delice çakışırken kapı tekrardan açıldı ve içeriye acaba hayla kabusmu görüyorum dememe sebep olacak kişi girdi

Bu bir kamera şakası olmalıydı, bir insan kabustayken; ben kabustayım, evet... farkındayım, bu bir kabus! Diye bilirmiydi yani bu mümkünmüydü çünkü şuan gördüklerim gerçek olamayacak kadar saçma ve anlamsız

Keskin yüz hatları, bronz teni ve okyanusun dibindeki karanlık bir mağarayı andıran gözleriyle annemin katili benimse ruhumun katili burdaydı ama bir farkla bu daha gençti ve saçları esmer değilde kumraldı

Bu mümkün olabilirmiydi, ben kabusta falan olmalıydım heralde

Ağır adımlarla kel memur kılıklı adama doğru yürürken yürüme şeklinin bile bukadar benziyor olması çok normal dışı bir durumdu, kel adamın yanında durup bana bakarak konuşmaya başladı

-Akif bey eğer bir karar verdiyseniz Ezgi hanımı götüreyim

Sesindeki kin, nefret, sadistik tını ve hatta tonlamasına kadar o adamla birebirdi, bu onun bir kopyası gibiydi

Birde o bakışlar yokmu... minik ezgi oldum resmen ve oysa benden en az yermi yaş büyük adama dönüşüp ruhumu liğme liğme etti

-peki o zaman sizin dediğiniz gibi olsun Fazıl bey; en azından bir raporu olsaydı götürmezdik, sonuçta bizde sürekli kriz geçiren bir hastayı götürmeye meraklı değiliz!

Diye söze giren ve isminin Akif olduğunu öğrendiğim kel adamın neyden söz etiği veya Simayın neden sesizce herşeye seyirci olduğuna anlam veremiyordum

Kel adamın sesi tekrardan zihnimde yankılanırken

-Ezel, Ezgi hanımı götürelim

Dedi ve az önceki kumral adam bana doğru adımladı

"Ezel"

İsmi ezeldi ve bana doğru geliyordu, ilkkez hiç tanımadığım bir insanı sadece dış görünüşü için öldürmek istiyordum

"Ezel"

Güzel bir isimdi ama sadece çehresi o adama ait olduğu için iğreniyordum

Zihnimden Ezel Diye yükselen nidalar kayboldu

Kayboldu kaybolmasına ama daha beteri oldu ve katilim konuşmaya başladı

"Beni öldürebileceğini mi sandın?"

Yine kafamdaki keskin ses konuşuyordu

"Sen, öleceksin! Ben ölmem çünkü senin içinde yaşıyorum, eğer öldürmeyi istiyorsan kendini yok etmelisin... ahahahah yok et kendini tabi cesaretin varsa"

"korkak... korkak..."

Susmuyor ve sürekli kendimden iğrenip yok olmayı dileyeceğim acı gerçekleri canlandırıyordu zihnimde

"Korkak"

Dalga barındıran Fısıltıdan farksız sesi zihnimin dışına taşmış ve hatta sıcak nefesini bile hissetmiştim, korkuyordum ama onun korkaklığımı yüzüme vurmasını istemiyordum

Her seferinde güçsüzlüğümü korkaklığımı yüzüme vurup daha çok ürpermeme sebep olurken benden yansıyan bu ürpertiyle beslenen bir canavardı o

"Korkak"

Hayır, bu yakınlık çok fazlaydı!

-sus!!!

"Öleceksin"

-hayır!

"Hahahaha"

Kulaklarımı bu sese karşı korumak için elerimi siper etmek istedim ama ellerim kalkmıyordu, birden bire ter bastı, nefes alamaz oldum.

"Vilsama çok benziyorsun fesleğen kokulum"

-y y ye yeter...

Konuşamaya nefesim yetmiyor göğsüm daralıyordu

"İkinizde öleceksiniz"

Ölmek istemiyordum...

O günkü gibi her hareketimi kısıtlamıştı; titreyen vücudumda ayaklarımdan yukarıya doğru bir uyuşma hisediyordum, birisi göğsümün üstüne kollarını bastırmış beni kurtarmak istercesine sarılıyordu ama artık çok geçti

O kişiyi anlık hissetmiştim, sonradan onun yerinide katilimiz kaplamış gibi dahada korktum, beni bırakmalıydı

-kı k kolarımı bı bıra k!

Diye bağırdım, bıraksın diye çırpınıyordum ama bırakmıyordu.

"Sıra sende küçük kız"

-hayır

Nefesimi tüketiyordu

"Annen gibi öleceksin"

Tüm enerjim görünmez bir el tarafından emiliyormuş gibi hissetim

-sus, Suss!!!

Diye haykırdım bir umut

Nefes alamıyordum, kalbim sıkışıyordu, o beni öldürecekti! Ellerini boğazıma sarmış beni boğmaya çalışıyordu, tüm nefesim tükenmişti, artık onunda görüntüsü bulanıklaşıyordu.

Git gide boğuklaşan sesiyle seni öldüreceğim diyiyordu ve gerisi ucu bucağı olmayan karanlık.


Ezdiler geçtiler bu minik kalbi ve bu minik kalp isyan etmek yerine sadece yalnızlığın Ezgisini okudu...

Yıldıza basarmısın güzel insan☆

DELİ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now