❦ 9

562 56 25
                                    

Başımda hissettiğim hafif sancı ile gözlerimi araladım. Görüşüm bulanıktı, ama bir süre sonra düzelmişti ve bana bakan bir çift gözün sahibini tanıyabilmiştim.

Jeno... O güzel, kahve gözleri ağlamaktan kıpkırmızı kesilmişti. Minik burnu tıpkı yanakları gibi pembeleşmiş, dudakları titriyordu.

Neden ağlamıştı?

"Jaemin! Sonunda uyandın. İyi misin? Ağrı kesici getireyim mi?"

Endişeli sesi içimi acıtırken başımı iki yana salladım yavaşça. Neler olduğunu hatırlamaya başlamıştım, birazını yani. Atlı karıncaya bindikten kısa süre sonra bayılıp başımı sert zemine vurmuştum. Elim başıma gittiğinde sargı bezi hissettim, ardından Jeno'nun narin elini.

"Dokunma lütfen," diyerek elimi başımdan ayırdı. "Çok kanadı, ben de pansuman yaptım."

"Hmm, teşekkür ederim güzelim," diye yavaşça sırıttığımda zaten pembe olan yanaklarının daha da kızardığını görmüştüm. Sevimliydi.

"Bayıldığında seni evime getirdim... Chaewon'u veya başka birini aramak aklıma gelmedi. Özür dilerim."

"Zaten Chaewon'u arasak beni ayıltana kadar azarlardı. İyi ki aramamışsın."

"Ama..." Kafası karışmış gibi baktı bana. "O senin sevgilin değil mi? Haberi olması lazı-"

"Hayır, hayır. Sahte kız arkadaşım o, ailelerimiz para için beraber olmamızı istiyor. Ve," Durup gülümsedim sevimli bedene. "Chaewon lezbiyen."

"Ooh," derkenki şaşkın yüz ifadesi çok sevimliydi. "Peki neden bayıldın?"

"Ben küçükken de çok yaramazmışım. Bir gün, atlı karıncaya bindiğimde sürekli üstünde zıplayıp durdum ve en sonunda dengemi kaybettim. Atın hareket etmesini sağlayan bir parçaya sıkışmıştı bacağım, iki ay yürüyememiştim. Ve—"

"Dur. Yani travman vardı... Buna rağmen benimle o alete mi bindin?"

Jeno şaşkınlıkla bana baktığında hafifçe gülümsedim ona. Gözleri tekrar dolmuştu, ne yapacağını şaşırmış gibi duruyordu. Onun bu hâline dayanamayıp zayıf bedenini kendime çektim, sıkıca sarıldım. Nasıl da güzel kokuyordu...

"Teşekkür ederim," derken sesim titredi. "Gerçekten teşekkür ederim."

Ben ağladım, Jeno ise hiçbir şey yapmadı. Yalnızca kollarını doladı boynuma, sakinleşmemi bekledi. O hâlde ne kadar ağladığımı bilmiyorum, hoş, neden ağladığımı da. Ama iyi gelmişti çiçek kokusu ve narin kolların arasında kalmak.

Bir süre sonra geri çekildim, büyük ihtimal suratım şişmişti ama önemli değildi. Jeno'nun sevimli tebessümü tüm acılarımı unutturdu.

"Görmek ister misin?" diye mırıldandım elimi pantolonuma götürürken.

Jeno ise bir anda kıpkırmızı kesilen yüzünü eğmiş, mırıldanmıştı. "N-Neyi..?"

"Yara izimi, şapşal."

Bir an afalladığını gördüm, meraklı gözlerini bana dikip birkaç kere kırpıştırdığında kalbim teklemişti. Tipe bak... Şirin bir domatese benziyorsun Lee Jeno, bu kadar şirin olman kalbe zarar!

"Görebilir miyim?"

"Elbette," diyip pantolonumun paçasını biraz kıvırdım yukarı. Ayak bileğimin biraz üstünden dizimin arkasına kadar uzanan çirkin, eski bir yara izi...

Jeno'nun tereddütle yara izine dokunuşunu izledim bir süre. Canımın acımadığını sonunda anladığında rahatlayarak geri çekilmiş, sevimlice gülümsemişti bana.

"Bende de buna benzer bir yara izi var. Eğer olur da, bir gün yakınlaşabilirsek... Gösteririm, Jaemin-ah."

wax problems ❦ nomin Where stories live. Discover now