BÖLÜM 25• GÜN 29

Start from the beginning
                                    

Ölüm: Oldu. Çık odadan.

Karnım tuhaf bir ağrıyla kasılırken nefeslerimi düzenli tutmak için çabaladım. Bunu yaptırmasındaki amaç neydi? Sırf kendimi daha çok rahatsız hissedeyim diye mi bunu istemişti? Yoksa diğerlerinin tepkisi mi görmek istiyordu? Tepki... Böyle düşününce her şey kulağa iğrenç geliyordu.

Odadan çıktım ve Gökhan'ın çıktığımı anlaması için kapıyı sertçe kapadım. 

Sonra da Kutay'ı beklemeden içeriye yürüdüm.

Çünkü artık diğerlerinin üzerime atılmayacağına inanıyordum. Onlara tam olarak güvendiğimi düşünmek istemiyordum fakat durum böyleydi. Belki de bunun için en uygun sözcük 'alışmak' olurdu. Alışmıştım. Kutay'ı beklemeye ihtiyacım yoktu.

Direkt mutfağa geçmeden kitaplığa ilerledim ve elimdeki kitabı yerine bıraktım. Zaten çok kitap okuyan biri değildim, bir de sınav yılım olduğundan okumayı tamamen bırakmıştım. Şimdi ise uzun zaman sonra ilk okuduğum kitap bu kafadan çatlak evin içinde bitmişti. Biri kendi ayaklarımla kaçırılacağım yere gideceğimi ve orada yaşayıp kitap okumaya başlayacağımı söylese delirdiğini düşünürdüm herhalde.

Arkamdan gelen adım seslerini duyunca, "Günaydın Gökhan," dedim gözlerimi kitaplıktan ayırmadan. Okuyacağım sıradaki kitabı seçmeye çalışıyordum.

Gökhan'ın yavaş ve düzenli adımları gittikçe yaklaştı. Yanıma gelip ellerini siyah eşofmanının cebine soktuğunda ona yandan bir bakış attım. Kitaplığa bakıyordu. "Günaydın," diye karşılık verdi. "Kutay'ı beklememişsin."

"Artık üzerime atlayacağınızı düşünmüyorum," dedim dürüstçe. Ardından duraksadım. "Kişisel algılama."

"Çağrı'sal algıladım, hiç sorun değil." Gökhan belli belirsiz gülümseyerek bana döndü. "Yerinde olsaydım ben de aynısını düşünürdüm." Elbette onun yüzünde gülümseme uzun süre asılı kalamıyordu. Biraz sonra dudaklarının kıvrımı yok oldu. Kitaplığa kaçamak bir bakış attı. "Cidden bir kitap bitirebildin mi? Nasıl odaklanıyorsun?"

"Sadece bir tane bitirdim," dedim nefes vererek. "Devam edebilir miyim bilmiyorum."

Devam etmek istiyordum, gerçekten.

Kitabı okurken bir göl oluşturacak kadar terlememi ve başımın ağrımasını hatırladım. Gökhan dayanabildiğimi düşünse de aslında dayanamıyordum. Sadece... Sadece Ölüm'ün zihnini taciz ediyormuş gibi hissetmekten zevk alıyordum. Belki bu ileride benim psikolojime zarar verebilirdi fakat şimdilik bir sıkıntı olduğunu düşünmüyordum. 

Madem bu evin ucunda ölümün olduğunu düşünüyorduk, evde yaşamaya çalışsam ne olurdu ki? Gerçekte annemin maaşıyla asla bu kadar kitabı alamazdım ya da bu kadar kitaba ulaşamazdım. PES'te berbattım ve sıranın aramızda dolaşması uzun sürüyordu. En azından kitap okuyabilirdim.

Gökhan omuz silkip sessizce mutfağa geçti. Bir cümle konuşma çabasına bile minnettardım. Genelde hep susuyordu.

"Günaydın Afracığım," diyen Çağrı'nın sesini duyduğumda kitaplığa bakmayı bırakıp ona döndüm. "Bana yok mu günaydın ya?" diye ekledi üzgün üzgün. Üstünde mavi, basketbolcuların giydiğine benzeyen atlet ve şort vardı. Gerçekten buraya valizle mi gelmişti bu çocuk? "Hep duyuyorum koridorda, özel özel günaydın diyorsunuz birbirinize mutfakta falan, ben olunca hep bir sessizlik. Sen ayrım mı yapıyorsun?"

"Bir saniye sussaydın günaydın demeye zamanım olacaktı," dedim kaşlarımı havaya kaldırarak.

"Hadi de, susuyorum." Çağrı beklentiyle bana baktı.

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)Where stories live. Discover now