chapter twelve. 〄

4.8K 473 1.5K
                                    

"Arabayı kuytu köşeye çektiğimi gördüğün rüyadan bahsediyordum."

Genç adamın söylediği şeyle adeta başından aşağı kaynar sular döküldü. Senin ne hakkında rüya gördüğünü nereden biliyordu?

Kan yanaklarına hücum ederken ağzından sadece birkaç tuhaf ses çıktı. Kelimelerini toparlayamadın. Böyle bir şeye nasıl cevap vermen gerektiğinden emin değildin. Rezil olmuşluğun ve o anki çaresizliğin verdiği hisle oturduğun kanepede adeta içeri göçtün. Yine o anlardan biriydi. Keşke yer yarılsa da içine girseydim dediğin anlar.

Karşındaki adam beklentiyle kırmızının olabildiğince en koyu tonuna bürünen yüzüne baktı. Cevap vermeden kaç dakika geçirdiğini bilmiyordun. Tahminince yaklaşık iki dakikalık bir sessizlik oluştu.

Elinin altındaki kumaşı sertçe sıktın. Bunun sadece korkunç bir rüya olmasını diledin. Senin onunla ilgili gördüğün şeyleri bilmesine imkan yoktu.

Beyninde türlü türlü çatışmalar meydana gelirken bu işten nasıl sıyrılacağını düşündün.

Levi karşısında küçülen seni gördükçe bir cevap veremeyeceğinden emin oldu. Belki de pat diye sormaması gerekiyordu.

En azından doğru düzgün bir tepki vermen adına ortamdaki sessizliği bozmak istedi.
"Konuşmayacak mısın?"

Nefesini tuttun. Ne söylemeni bekliyordu? 'Evet Bay Ackerman, arabada öpüşüyorduk falan..'
Bunu açık açık ona anlatamazdın.

"İnanın ne dediğiniz hakkında hiçbir fikrim yok." Onun bu yalana inanmayacağını bilsen de söyledin. Hâlâ aklın bu işi nasıl öğrendiği meselesine takılıyordu.

"Çocuk mu kandırıyorsun?" Dudaklarından histerik bir gülüş çıktı. Seni bir kez daha şaşırttı.

"Ben gitsem iyi ola-"
Yerinden kalkmak için yeltendin ancak nazik bir şekilde bileğini tuttu. Hareketi yerine tekrar oturmanı sağladı.

"Seninle konuşmaya çalışıyorum."

Bu bir konuşmadan çok hesap sormak gibiydi. Onunla bu konu hakkında sakin bir şekilde konuşabileceğini sanmıyordun.

Bakışların hâlâ bileğini tutmakta olan eline kaydı. Dokunuşu tenini alev gibi yakarken kalbin inanılmaz bir hızla çarpıyordu. İçinde bulunduğunuz bu tuhaf durumdan kaçıp kurtulmak istedin. Ne bu konuşmayı yapmaya ne de bu olanları idrak edip sindirmeye gücün yoktu.

Hâlâ kötü bir rüya olması gibi bir ihtimali düşündün ama hayır, bileğindeki o sıcak dokunuş bunun korkunç bir rüya olmadığı gerçeğini yüzüne vuruyordu.

"Ne dememi istiyorsunuz?" diye sordun. Kaçmak gibi bir şansın yoktu değil mi?

Nihayet onunla konuşmaya ikna olduğunu anladığında bileğindeki tutuşu gevşedi. Seni serbest bıraktı.

"Ne gördüğünü, haftalardır olan davranışlarının sebebini ve en önemlisi de," bakışları masanın üzerindeki telefonuna kaydı. "arkadaşınla konuşurken, bana bahsedemeyeceğini ifade ettiğin hislerin ne olduğunu merak ediyorum."

Son telefon görüşmen geldi aklına. Gizli gizli seni mi dinlemişti?
Bu bir yana rüya olayını nasıl öğrenmişti?
Sasha'nın attığı mesajı mı görmüştü? Eğer öyleyse bu telefonunu kurcaladığı anlamına geliyordu. Özel hayatın gizliliği neredeydi?

"Siz benim telefonumu mu kurcaladınız?"
Kaşların çatılırken içinde bir kızgınlık oluştu. Sasha'nın sana öyle bir mesaj atması bir yana Bay Ackerman'ın telefonunu kurcalamasına çok kızmıştın. Böyle bir şeye hakkı var mıydı?

[✔] ৎ୭ 𝙖𝙨𝙞𝙨𝙩𝙖𝙣 助手 | ʟᴇᴠɪ ᴀᴄᴋᴇʀᴍᴀɴ. [ᴍᴏᴅᴇʀɴ ᴀᴜ]Where stories live. Discover now