|10|.Romeo ve Juliet

35.9K 1.3K 42
                                    

Neredeyse bir haftadır Dağhan ile konuşmamıştık. Onu gördüğümde, hemen ortadan kayboluyordum. Hatta onu görmemek için teneffüse bile çıkmıyordum. Bu sürede Bilge gerçekten çıldırmıştı. Sürekli sınıfta oturuyorduk ve bir sosyal aktiviteye bile katılmıyorduk.

''Bence tiyatro kulübüne gerçekten katılmalıyız. Çok sıkılıyorum.''

Omuz silkip, ''Sen istersen katılabilirsin, tabii. Ben yokum.'' dediğimde, Bilge'de elimdeki kalemi almış ve ''Miray, sonsuza kadar kaçamazsın. Burada oturup defter karalamak, Dağhan'da kaçmana yardımcı olmuyor, sadece kendine bir çeşit işkence uyguluyorsun.'' demişti.

Ona bakıp göz devirdikten sonra, onun kalemini almış ve defterimi karalamaya devam etmiştim.

''Kıçını kaldırmadığın bu sıradan artık kalkma vakti geldi, bestie. Kusura bakma istesen de istemesen de seni ve kendimi tiyatro kulübüne yazdıracağım.''

Bilge gerçekten canımı sıkıyordu. Beni tiyatro kulübüne zorladığı için değil haklı olduğu için. Belki de Dağhan'ı unutmak için ilk yapmam gereken, onu görmezden gelmeyi öğrenebilmemdi. Başımı sallayıp, ''Tamam, hadi gidelim.'' dediğimde, şaşkınlıkla bana bakmıştı.

Sıradan kalkıp, ''Kararımı değiştirmemem için son saniyelerin, Bilgs.'' dediğimde, kıkırdayarak kalkmış ve koluma girmişti.

''Sonunda ya!''

Birlikte, tiyatro kulübünde görevli olan öğretmenle konuştuktan sonra, okul çıkışı çalışmalara katılabileceğimizi öğrenmiş ve bunu kutlamak için kantine inmiştik. Ben boş bir yere otururken, Bilge'de çilekli ve çikolatalı süt almak için çekilmez kantin sırasına girmişti.

Bilge'yi beklerken gerçekten sıkılmıştım. Kantin çok kalabalıktı ve o daha kantinin yarısına bile ulaşamamıştı. Nefesimi dışarıya verdikten sonra, sol dirseğimi masaya koyup, elimi yanağıma yaslamış ve kantine bakınmaya başlamıştım.

Bizim sınıftan Emre ve Çağdaş garip bir oyun oynuyorlardı. İlgimi çekmemişti. Bakışlarımı onlardan çekip, sağ tarafa doğru bakındığımda, İrem, daha doğrusu sarı çiyanı ve arkadaşlarını görmüştüm. İrem, yanındaki esmer kıza hararetli bir şekilde bir şey anlatıyordu. Kız dikkatle dinledikten sonra bir şeyler demiş ve göz kırpmıştı. Ah, kesin Prada'nın son çıkan çantasından falan bahsediyorlardı. Bu da ilgimi çekmemişti. Bakışlarım, İrem'lerin çaprazındaki masaya kaydığında, duraksamıştım.

Dağhan, bir yandan yanındaki çocuğun anlattıklarını dinliyor bir yandan da önündeki kâğıda bir şeyler çiziyordu. Bir haftadır onu görmüyordum ve onu görmek garip hissettirmişti. Bir ara yanındaki çocuk güldüğünde, uğraştığı kâğıttan başını kaldırıp çocuğa bakmış ama gülmemişti. Ya da gülmüştü anlayamamıştım. Dudakları, saniyelik kıvrılmış ve geri eski haline dönmüştü. Çocuk, Dağhan'a doğru yanaşmış ve büyük ihtimalle çizdiği şeyi görmeye çalışmıştı çünkü o da kâğıda bakıyordu. Dağhan her ne çiziyorsa, çocuğun beğendiği yüz ifadesinden anlaşılabiliyordu. Bir şeyler dediğinde, Dağhan'da omuz silkmiş ve kalemi kenara bırakıp kâğıdı katlamış ve cebine koymuştu.

Ne çizdiğini merak etmiştim. Belki de yine o kadını çizmişti. Belki de o kadını kafasından atamıyordu. Belki de bir ara okula gelmemesinin sebebi de o kadındı. Bunları düşünürken, hala Dağhan'ı izliyordum. Etrafı inceliyordu. Birden, gözlerinin gözlerimle buluşmasıyla, donakalmıştım. Beni görmemesi gerekiyordu. En azından onu izlediğimi görmemesi gerekiyordu. Bakışlarımı hızlıca ondan çekip masaya baktığımda, kalbimin fazla hızlı attığını hissediyordum.

''Canım çıktı ama sonunda alabildim.''

Başımı kaldırıp Bilge'ye baktığımda bana gülümsemiş ve çikolatalı sütü bana doğru ittirip, ''İyi misin? Hayalet görmüş gibisin.'' demişti.

BURSLU #Wattys2020 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin