BÖLÜM 23• GÜN 27

Start from the beginning
                                    

Ölüm: Ölmek için yaşa.

Ruh hastasının tekiydi. Ona cevap vermeden yatağa girmiş ve kılıfsız yorganı omuzlarıma kadar çekmiştim. Onun için yaşamak mı? Ölüm için yaşamak mı? Deliydi bu herif. Psikopatın daniskasıydı. 

Yorganın altında ellerimi açıp gözlerimi yumdum ve dua ettim. "Allah'ım," derken düşüncelerim ağlayıp yakaran bir kızın sesine sahipti. "Ne olursun kurtar beni buradan."

Sessiz duamı Allah duyuyor muydu bilmiyordum fakat Ölüm dua ettiğimi biliyorsa dualarım hakkında iyi bir tahmin yürütebilirdi, bunun farkındaydım.

Ertesi gece tekrar mesaj attı. Gün boyu hiçbir şey yazmamış, kitaplardaki alıntıları okuma yarışına girmemize izin vermişti.

Ölüm: Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terk edilmişlik içerisindeyiz.

Ölüm: Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun, ne de ben seninkileri.

Ölüm: Ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin.

Mesajlarını üç kez, dört gez, yatağa girene kadar ondan fazla kez okumuştum. Onu anlamamı istiyordu fakat anlayamayacağımı biliyordu. Üstelik söyledikleri kendi sözü de değildi. Kitaplardaki alıntılardan biriydi. Bunu biliyordum çünkü kitaplarda alıntıları işaretleme işimiz bittiğinde iki gün boyunca alıntıların hepsini her paragrafı birbirinden bağımsız bir kitap okur gibi peş peşe okumuştuk.

O yüzden, "Anlat," demiştim yavaşça. "Beni seni dinlemek, mesajlarını okumak zorunda bırakabiliyorsun. Bizimle derdinin ne olduğunu anlat bana ve ben de seni anlayıp anlayamayacağıma bir bakayım."

Ölüm: Dert yanacak birine ihtiyacım var gibi mi duruyor? Çok yalnız ve hüzünlü mü hayal ettin beni?

"Alıntılardan çıkardığım anlamlar," dedim kesin bir cevap vermeyi reddedip. "Gerçi alıntıları çok somut düşünmemek gerekiyor. Cehennemi anlayabilirim, biliyor musun? En azından geberip o tarafa gittiğimde beni cehenneme sokacak şeyin günahlarım olduğunu bilirim. Fakat senin o zihninde ne günahım var bilmiyorum ve eminim cehennem bu hastalıklı evden daha güzeldir."

Öfkelenmiştim. Neye öfkelendiğimi tam bilemiyordum. Kurutma makinası yoktu, saçlarım dün ıslak kalmıştı ve sinüzitim azıtmış, baş ağrılarına neden olmuştu. Başım çatlamaya çalışırcasına ağrıyordu. Gözlerim sızlıyordu. Üşüyordum. Ve o da gelmiş bana aptalca şeyler söylemeye devam ediyordu.

Kafama sıkıp beni cehenneme yollamasını diliyordum belki de içten içe. Hayatta kalmaya çalışıyormuş gibi rol yapmak yerine ruhumun en içine kurulmuş intihar, ölüm düşüncesini hastalıklı bir şekilde gerçekleştirmek istiyordum. Kim bilebilirdi ki? Deli gibi korktuğum adama karşı böyle cesurca konuşmak ruhumun hangi çatlağından geliyordu kim bilir?

Silahlar üzerime çevrildi fakat ateş etmedi.

Ölüm: Güzel.

Ölüm: O zaman sana cehennemi yaşatabilirim.

Söylediklerini korkmayacak kadar umursamamayı dilerdim fakat sonuçta bir insandım. Korktum. Kafamı yastığa koyduğumda bile hemen uykuya dalamadım. Her zamankinden farklı neler yapabilirdi? İçimizden birine karşı silahları kullanabilirdi. Yemek konusunda bize işkence yapabilirdi. Gökhan gibi acılı geçmişi olanlara geçmişini anlattırabilirdi.

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)Where stories live. Discover now