Glowing Blue Eyes

356 48 163
                                    

Bulunduğum kattan gelen seslerle gözlerimi araladım. Saat gecenin 3'üydü ve ben bu şekilde uyanmaktan çok sıkılmıştım.

Dean'in evime gizlice girdiğine inanamıyordum. Onu bu konuda net bir dille uyarmama rağmen yine aynısını yapmıştı.

Yatağımdan çıktım ve kapıya doğru ilerledim. Koridorun sonuna doğru bakarken gözlerimi ovuşturuyordum. Onu postalayıp uykuma geri dönmek istiyordum, 3 saat sonra uyanmam gerekecekti ve uykuya yeni dalmıştım.

Beliren silüete doğru yürümeye karar verdim.

Ama beni durduran, dehşete kapılmama sebep olan bir şey oldu.

Daha önce görmediğim bir şeyi görmemle hayatımda hiç duymadığım bir heyecanla odama koştum ve kıyafet dolabıma girdim. Dolabı arkamdan kapatarak telefonumu elime aldım. Titreyen elimi tuşlar üzerinde gezdirirken nefes alış verişlerim fazlasıyla artmıştı. Telefon çalarken açılması için dua ediyordum.

"Doğru mu görüyorum doktor, sen beni mi arıyorsun?"

Konuşmaya başlamak için nefes aldım.

"Hem de bu saatte..."

Uyumadığı için çok şanslıydım.

"Dean..."

"Biliyor musun, ben oyuncak değilim. İstediğin zaman gel istediğin zaman git diyemezs..."

"Evimde biri var!"

Sözünü kesip titreyerek bunu söyledim.

"N...ne? Şaka mı yapıyorsun?"

Gözlerim dolmuştu. İstemsizce ağlamaya başladım. Çatallayan ve incelen sesimle konuştum.

"Dean, evimdeki şeyin gözleri parlıyor."

"Siktir, siktir! Hangi renk parlıyor!"

Sorduğu sorunun saçmalığını onunla tartışacak değildim.

"Mavi."

"Cass, beni dinle. Ben gelene kadar yapabileceğin hiçbir şey yok. O yüzden o şeyin yoluna çıkma, tamam mı? Yemin ederim ki 5 dakika geçmeden yanında olacağım."

Göz yaşlarım yanaklarımı oldukça ıslatmıştı. Hiç bu kadar titrediğim bir gün daha hatırlamıyordum.

"Dean, lütfen acele et."

Yalvarırcasına bir tonda söylemiştim.

"Ağlama. Gerekirse nefesini tut. Ben geliyorum."

"Kapatma. Telefonu sakın kapatma."

Kapatırsa kafayı yiyebilirdim. Gözleri mavi mavi parlayan birini görünce hangi insan kafayı yemezdi ki?

"Tamam. Lütfen ağlama. Bak, telefonun ucundayım. Zaman geçtikçe sana daha da yaklaşıyorum."

"Beni öldürecek mi?"

Sorduğum soruyla birlikte ölüm düşüncesinin çaresizliği tüm bedenimi kapladı. Bugün ölmek istemiyordum.

"Seni görmeden ölmek istemiyorum. Sana söylemeden ölmek istemiyorum."

Dean'in titreyen nefesinin sesini duydum.

"Ben varken kimse sana bir şey yapamaz."

Beni rahatlatmaya çalışıyordu, ama sesi çok endişeliydi. Sessiz kaldığım zaman devam etti.

"Her ne söylemek istiyorsan seni dinleyeceğim. Ve beni istemediğin kadar çok göreceksin doktor."

Adım sesleri yaklaştıkça göz yaşlarım da arttı.

Unprofessional Love | DestielWhere stories live. Discover now