42 | I'm not the only wrong

Magsimula sa umpisa
                                    

başını olumsuzca sallamıştı. "aramızdaki ilişkiyi bilmese evet belki ama zaten gitmemi isteyen kendisiydi jeongin." dedikerine şaşkınca dinliyordum. "saçmalıyorsun tamamen saçmalıyorsun." inanmak istemediğim için itiraz ediyordum. "saçmalamıyorum. Sen bana o mesajı attığında sana gelmez miyim sanıyordun? evet kavgadan sonra sana kızıp gittim ama jeongin bana en ufak bir şey söylesen bile yanına gelirdim."

gideceğini düşünmeme tepkili olduğu kesindi. Ve bunca zaman bunu içinde tutmuş hiçbir şey söylememişti. "changbin hyung geldi. Bana gittiğini söyledi."

"biliyorum onu ben gönderdim zaten. O mesajları gördüğümde delirecek gibi oldum. Gelmek istedim ama imkanım yoktu. Bu yüzden onu göndermek zorunda kaldım." hiçbir şey anlamıyordum ve en önemlisi anlamak istemiyordum. "babam neden öyle bir şey istedi?" tedirgince sorduğum soruya karşılık derin bir nefes vermişti. "aramızdaki şeyi fark etmiş. Çok önceden fark etmiş hem de. Bileklik, bilekliğimi hatırlıyor musun?"

hyunjin'in bilekliği düşmüştü ve onu ben almıştım. Başımı sallamıştım, "işte ben onu sana bilerek bıraktım. Sana her zaman güzel bir anı bırakmaya çalıştım ama her şey tepe taklak oldu. Gitmem için elinden geleni yaptı...seni göndereceğini bile söyledi." derin bir nefes vermiş, sözlerine devam etmişti.

"O gece kaldığımız yere uçak biletini yollamıştı. Başka çarem yoktu işte gitmek zorunda kaldım. Seninle her şekilde iletişimim kesildi, diğerlerinden de öğrenemedim. Mektup yolladım her zaman." o kadar şaşkındımki ellerim titriyordu. Bu olanlara inanmak çok zordu.

"sonra baban benimle tekrar iletişime geçti. Mutlu olduğunu, bir kız arkadaşın olduğunu söyledi. İnanmadım doğrusu inanmak istemedim sonrasında jisoo öğrenmiş zar zor benimle iletişime geçmişti. İşte o zaman öğrendim ne halde olduğunu. Bir şekilde hemen yanına gelmeye çalıştım." gerisini biliyordum. Hiçbir şey söyleyemiyordum sadece yerdeki halıyla bakışıyordum.

"evet jeongin okumak için yurt dışını istiyordum ama asıl olay babandı. İstesem okumaya gitmez burda okurdum ama baban asla rahat bırakmadı. Ve bu siktiğimin iddiası üstüme binmişti. Benimle konuşmuyordun..."  daha fazla duymaya tahammülüm yoktu. Sinirle ayağa kalkmıştım, "peki sen bunları bana söylemeyi tenezzül etmedin mi?"

ardımdan o da ayağa kalkmıştı, "jeongin nasıl söyleyebilirdim? ortada iddia olayı vardı. Onu kapatmaya çalışırken bununla uğraşıyordum. Her gecem seni kaybetme korkusuyla geçerken bunları anlatmak kolay mı sanıyorsun?" sesi yükselmeye başlamıştı, benim gibi.

"girmeseydin o zaman o iddiaya, sana neydi benim özel hayatımdan? o zaman sevgilim miydin? değildin!" ellerini saçlarından geçirmiş sakin kalmayı denemişti, "evet, haklısın değildim ama bilmiyorum işte jeongin!benimle ol istedim."

"madem seninle olmamı istedin neden çocukken bana yaklaşıp bir anda beni yüzüstün bıraktın? Her zaman yejiyi bana gönderip aramızda bir şeyler olmasını sağladın sonra noldu?" sinirle onu ittirmiştim, "söylesene noldu? ben doğum gününde güzel şeyler düşünürken sen beni görmezden geldin."

birbirimize olan sinirimizi bu gece ortaya döküyordu. "ben senin zarar görmemen için her şeyi göze aldım jeongin. Her şeyimi geri de bıraktım senin için ülkeyi terk ettim. Beni affetmen için her yere geldim. Öncesinde beni fark et diye her şeyi yaptım..." ses tonunu çaresizce düşürmüştü, "tek suçlu ben değilim jeongin. Ben her şeyi göze aldım. Peki ya doğum günümden önce neden felix'e benim senin ilgini çekmediğimi söyledin?"

işte burası iplerin tamamen koptuğu andı. "ben..." sadece bunu söyleyebilmiştim devamını da getirememiştim. Bana alayla gülmüş ve yaklaşmıştı, "işte jeongin. En başından hatalı olan tek kişi ben değildim. Bunca zaman hıncını benden çıkardın ama her zaman sana haklı olduğunu söyledim. Ama daha fazlasını kaldıramam anlıyor musun beni?"

sesi titriyordu, sesi gerçekten fazlasıyla titriyordu, "bunca zaman.. ablan, arkadaşların, arkadaşlarım...kim varsa herkes beni hatalı buldu. Herkes benim üzerime geldi ama ben yine sesimi çıkarmadım. Her zaman sustum senin için sustum. Şimdi bana gelip daha fazla tek masum senmişsin gibi saldırma anlıyor musun beni?"

"evet, doğru bir hata yaptım, büyük bir hata yaptım iddia olayında tamamen savunulacak bir yanım bile yok. Ama geri kalanı, geri kalanı ne olacak jeongin hiç düşündün mü?" gözlerim dolmuştu, sertçe yutkunmuştum. O kadar zaman içinde tuttuklarını bana karşı şimdi söyleyebiliyordu. "babanın ona gittiğimizde yaptığı imalar bu yüzdendi. Geldiğimde bana kızsa da ben seni bırakmadım. Ve baban yeniden gitmemi istiyor."

her şey çok ağır gelmeye başlamıştı. "uçurumun eşiğindeyiz jeongin. Sadece düşün olur mu? olmuyorsa dediğin gibi, bu ev boş kalır. Sadece anılar yaşar." yanımdan geçip gitmiş dış kapıya ilerlemişti, "hyunjin nereye?" demiştim telaşla.

"korkma istediği gibi gitmeyeceğim. Sadece birbirimizi daha fazla kırmamak için bu gece ayrı kalsak iyi olur. Sabah döneceğim." tekrar yanıma gelmiş ve bana kızgın olmasına rağmen alnıma bir öpücük bırakıp gitmişti.

koltuğa oturmuş öğrendiklerimi sindirmeye çalışıyordum. Özellikle hyunjini üzmüştüm bunca zaman her şeyi içinde tutmuştu. Her şeyi halletmem ve yoluna girmesini sağlamam gerekiyordu. Bu sefer ipler benim elimdeydi.

ama önce babamdan hesap sormam gerekiyordu.

ikisini yüzleştirmem gerekiyordu ve bunca zaman hyunjin'in hislerini nasıl içinde tuttuğunu elimden geldiğince anlatmaya çalıştım umarım becerebilmişimdir

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.


ikisini yüzleştirmem gerekiyordu ve bunca zaman hyunjin'in hislerini nasıl içinde tuttuğunu elimden geldiğince anlatmaya çalıştım umarım becerebilmişimdir

ve minsung'u merak edenleriniz vardı ufakta olsa bir kısım yazmaya çalıştım <3

Childhood Friends | hyuninTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon