5| "Şans eseri."

294 43 49
                                    

[Current Joys - Blondie]

Yine gecenin bir vaktiydi, bulutlar aşağı inmişlerdi bu sefer; onların inişiyle hava kasvetli bir hal almıştı. Cam kenarına kurulmuş dışarıyı izler gibi yapıp Jeon Jeongguk'un loş sarı ışığını seyrediyordum. Acaba o, gençlik, kaktüsler ve sarı rengi hakkında neler düşünüyordu? Aynı ödev verilseydi ona, nasıl bir resim çizerdi?

Ben ne çizmiştim peki... Bir sürü kaktüs. Sarı kumların üzerinde dikilen bir sürü kaktüs çizmiştim. Hepsi birbirlerine bakıyor, gülüşüyorlardı. Bir tanesi hariç. Delikanlıydı o; diğerlerinden kopmuştu, tam bana doğru dikmişti gözlerini. İrislerinde bir devrimcinin inatçılığı ve gücü saklıydı. Jeon Jeongguk görebilecek miydi onu? 

Derken karşıki camın perdeleri usulca açılıyor ve Jeon Jeongguk başını pencereden aşağı uzatıyor. Dikdörtgen çerçeveli gözlükleri dikkatimden kaçmıyor, alnına uzanan saçlarının uçları ıslak ancak duştan çıkmış gibi değil, terlemiş sanki. Sonra birden kaldırıyor kafasını ve göz göze geliyoruz. İrkiliyorum ve içeri girmeye yelteniyorum. "Kal orada," diye sesleniyor. Kalakalıyorum böylece. Bir süre birbirimizi seyrediyoruz; onun kaşları çatık, benimse içimde yaşananlara tezat dümdüz bir surat ifadem var. "Bay Jeon?" diyorum sorgular bir tonda, fısıltıyla. "Kim Taehyung," diyor net ve otoriter bir sesle. Ardından dudaklarını oynatıyor fakat ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum. O içeri girmeye yeltenince de: "Bekleyin," diye sesleniyorum, "Bekleyin, anlamadım ne söylediğinizi." Hiçbir şey demiyor, suratıma bir kez olsun bakmıyor ve camı kapatıp perdeleri sonuna kadar çekiyor. Işığı da kapattığında duraksıyorum. Seni çağırıyor, diyor içimden bir ses. İyi ama neden? Neden çağırıyor?

Ben de içeri giriyor, bir süre yerimde sayıyor ve kendi halime gülmemeye çalışıyorum. Ama sonra dank ediyor kafama, hızlıca paltomu üzerime geçiriyorum, herhangi bir ayakkabımı giyiniyorum ve evden çıkıp doğruca onun apartmanına koşuyorum. Belki de uçuyorumdur ona doğru. Tek bildiğim, hızlı gittiğim; hedefim ona ulaşmakken hızımı kontrol edemeyişim.

Beş kat çıkıyorum koşar adımlarla, duraksamayışım ellerimi terletiyor. Ben hayatımda ilk kez böylesine cesur hissediyorum; beni evine almazsa şayet, alması için her şeyimi verebileceğimi, ayaklarına kapanmaktan  çekinmeyeceğimi.

Kapısının önüne geliyor ve onu orada öylece beklerken buluyorum. Omzu kapının pervazına yaslı, kollarını göğsünde birleştirmiş; üzerinde yalnızca siyah bir tişört var ve gözlükleri hâlâ gözünde. "Yanlış anlamamışım," diyorum önünde durarak. Herhangi bir yanıt vermeyip beni baştan aşağı süzüyor. Çırılçıplak olduğumu hissettiğim sıra kollarını çözüyor ve bir elini bana uzatıyor. Anlamıyorum başta, ancak sonra elimi uzatıyorum ve tam elini kavrayacakken geri çekiliyor. Kıkırdıyor önce, "Palton," diyor: "Paltonu alayım önce, ayakkabılarını da çıkar."

Yanlış anlayışımın getirisiyle kızaran yanaklarımı gizleyemiyorum. Usulca çıkarıyorum paltomu ve eline veriyorum; ayakkabılarımı da çıkarıp elime alıyor ve içeri geçiyorum. "Şuraya koyabilirsin," diyor bir eliyle kapıyı kapatırken diğeriyle köşedeki ayakkabılığı gösterip. Eğilip bırakıyorum açık kahverengi ayakkabımı onun siyah botlarının yanına. Ağır adımlarla içeri giriyorum. Öncekine tezat toplu, düzgün duran oda gülümsetiyor beni. 

"Kahve?" diyor Jeon Jeongguk sanki normal bir vakitte, normal bir misafir olarak gelmişim gibi. Ancak yine de ayak uyduruyorum ona. "Kola ya da gazozunuz var mı?" Gülümsüyor: "Var, var," diyor koşar adımlarla mutfağa ilerlerken. O mutfaktayken benim gözlerim tavanı turluyor, gri duvarları izliyor ve en son çalışma masasının üzerinde açık bir halde duran çizim defterinde duraksıyor. Ellerim karıncalanıyor ve tam o sırada Jeon Jeongguk bir elinde kahve fincanı, diğerinde de cam şişe kokakola ile geliyor. Kolayı alıp bir yudum içiyorum. O bu sırada fincanı hemen yanındaki minik sehpaya bırakıyor, yanıma oturuyor ve bir bacağını ötekinin üzerine atıyor. Yüzümde nasıl bir ifade var çözemiyorum ama onun gülüşü hiç hayra alamet değil.

Born to be Blue | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin