2| "İhtiyar doğdum, ihtiyar öleceğim."

661 60 87
                                    

[Taylor Swift - Cardigan]

Omzuma geçirdiğim deri çantam ve yuvarlak çerçeveli rahatlatıcı etkisi olan gözlüklerimi taktığımda okula gitmek için hazırdım. Evden çıkmadan önce başımdaki ressam beresini düzelttim; en sonunda derin bir nefes alıp ardıma bakmadan çıktım evden. 

Ayaklarımda ne zaman dışarı çıksam giydiğim kahve sandaletlerim vardı. Bej rengi kumaş pantolonum ütüsüzdü fakat önemsememiştim. Üstümde de siyah gömleğim ve üzerine geçirdiğim koyu kahve kabanım vardı. Dışarıda yağmur yağdığından küf kokulu apartmandan çıkar çıkmaz şemsiyemi açtım. 

Bugün Daegu'dan Seul'e taşınmama neden olan üniversitemin ilk günüydü. Animasyon tasarım bölümünü seçmiştim ancak eğer zorlanırsam hiç düşünmeden bırakıp Daegu'ya dönecek ve babamın balıkçı tezgahını devralacaktım. Aileme yük olmamak için de biriyle evlenir, yuva kurardım. Bir süre sonra bu duruma alışır, kabullenir ve bir şekilde mutlu olurdum ne de olsa.

Ağır adımlarla, şemsiyemle birlikte yürüyorum. Kaldırım taşları bir an için üstüme gelir gibi oluyor, gözlerimi onlardan alıp önüme çeviriyorum. Tanıdık sima karşımda kanlı canlı dururken gözlerim iri iri açılıyor. Gecelerdir seyrettiğim adam, tam önümde. Siyah şemsiyesi ile karşıdan karşıya geçmek için kaldırımın kenarında bekliyor. Üstünde siyah kabanı, siyah pantolonu ve siyah, bileklerinde biten botları var. Gülümseyip yanına ilerliyorum ve birlikte geçmek için bekliyoruz. Onun gözleri nerede bilmem ancak ben karşıdaki fırını izliyorum. Sıcacık, hamur kokan cennet, diye geçiriyorum içimden. Okulu ekip oraya girsem ve tüm paramı harcasam...

Tam o an arabalara kırmızı yanıyor, yanımdaki adam hızlı adımlarla önüme geçip ilerliyor. Nereye gidiyor ola? Kıyafetlerine bakılacak olursa işine. Elinde tuttuğu siyah deri çanta gözüme çarpıyor. Aynı yere gitme ihtimalimiz? diye geçiriyorum içimden. Fakat umutlanmıyorum. Ona tezat ağır adımlarla yürümeye koyuluyorum. Gözlerim etrafı turluyor. Bir aydır buradayım ancak bir iki kere markete gitmek dışında evden çıkmadım. Bir sürü büyük, küf kokan bina var. Yağmur yağdığından dolayı işe veya okula giden birkaç kişi dışında sokakta kimse yok. 

Bir süre sonra okulun bulunduğu sokağa varıyoruz. Tahminlerimde yanılmamışım, o önden okula giriyor. Mutlulukla tebessüm ediyorum. Ben okul bahçesini geçiyorken o çoktan şemsiyesini kapatıp içeri giriyor. Geç mi kaldık acaba? diye düşünüyorum onun niçin böyle aceleci olduğunu anlamlandırmak adına. Ancak umursamıyor, bir an olsun hızımı arttırmıyorum. 

Tam şemsiyemi kapatıp içeri geçeceğim sırada birine tosluyor, kafa kafaya çarpışıyoruz. "Ah!" diye acıyla inliyor, bense çatık kaşlarımla alnımı ovuyorum. "Yavaş olsana," diyor öfkeyle. "Bana çarpan sizsiniz," diyorum karşımdaki oğlanın tırnaklarına yapıştırdığı çıkartmalara bakarak. "Haklısın, özür dilerim. Ben Hoseok."

"Ben de Taehyung," diyorum onunla el sıkışarak. Yüzünde bulaşıcı bir gülüş var. Ben de tebessüm ediyorum. "Hangi sınıftasın?" "Bakmadım henüz," diyorum omzuma astığım deri çantamı açıp içine bıraktığım a4 kağıdını alırken. "C sınıfı-" Heyecanla lafımı bölüyor, "Birlikte gidelim! Birinci sınıf olmalısın! Senden iki yıl öndeyim ama bir kere lisede kaldım, bir kere de işte bu sene kaldım..." Bağıra bağıra ve heyecanla kendinden bahsediyor olması gülüşümü büyüttü. Bir elini omzuma atıp samimi bir ortam yaratmıştı. 

Birlikte amfiye geçtik. Arkalarda bir yere yan yana kurulduk ancak çenesi bir türlü kapanmak bilmedi. Bu beni güldürdüğünde "Ne- Komik olan ne, suratımda bir şey mi var?" diye panikle sordu. "Hayır, hayır yok. Sadece, çok şirinsin," diyorum samimi bir tebessüm eşliğinde. Bunun üzerine onun da suratını koskocaman bir gülüş kaplıyor, "Bir keresinde annem susmuyorum diye beni evden atmıştı ve dayımlarda uyumuşt-" İçeri giren eğitmenle susuverdi. 

Born to be Blue | taekookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt