3

209 37 21
                                    

Aldığı selamla şaşıran Leydi Sasha, aynı şekilde başını eğerek hafif bir tebessüm de bulundu.

Daha sonra Jean, başını çevirerek bu teması kesmişti.

"Çok fazla çift var..."

Etrafı izlemeye devam ediyordu.

"Dostum, sen de bir dans kavalyesi bularak dans etmelisin. Partinin tadını kaçırıyorsun."
Kolunu Jean'ın omzuna atmıştı Polo.

"Yastayım, eğlenmek benim için günah."

"Bunun hakkında Marco ne düşünürdü acaba? Unutma, o öylesine değil; kahramanca öldü."

Jean, başını hafifçe salladı.
"Yine de canım pek dans etmek istemiyor. Zaten kavalyem de yok."

"İstediğin kavalye olsun! Burada seninle dans etmek için sabırsızlanan tonla kız var. Bak şunlara!" Diyerek eliyle Jean'ın çenesini tutup çevirdi.

Genç kızlar iç çekerek Jean'a el salladı.

Jean, başıyla sahte bir tebessüm de bulunup selam verdi ve tekrar Polo'ya döndü.
"Doğrusu... istemiyorum. Biraz terasa çıkacağım."

"Ah tavsiye etmem, başkanın kızı çıktı."

Jean, başını az evvel selamlaştığı Leydi Sasha'nın durduğu yere çevirdi. Ancak cidden gitmişti.

"Hangi ara?" Diye düşündü.

"Neden?" Polo'nun karşısına dikildi Jean." Eşit bir ülkede yaşamıyoruz muyuz? Neden onun olduğu yerde olamıyormuşum?"

"Yani bilirsin...o başkanın kızı...bizden rahatsız olabilir diye düşündüm."

"En yakın arkadaşları benim takımımdalar."

Polo, sessiz kalmıştı.

"Her neyse, görüşürüz. Biraz temiz hava alacağım."

Jean, arkasını dönerek terasa doğru ilerlemeye başladı.
"Sanki kuzenim babasının başlattığı gereksiz savaşta ölmemiş gibi...rahatsız olması gereken benken..." diye mırıldandı kendi kendine.

Aslında içten içe bunun Başkan'ında, onun da suçu olmadığını biliyordu. Bugün olmasa, yarın olacak bir savaştı. Üstelik kendi içlerindeki hainler yüzünden ölmüştü, karşı taraftan gelen bir mermi yüzünden değil.

Derin bir nefes vererek terasa çıktı, Jean.

Ay ışığının altında, beyaz mermer koruluğa yaslanmış, hafif rüzgardan dalgalanan saçı ve elbisesiyle karşısında Leydi Sasha duruyordu.

Yanında ise sarışın bir adam görmüştü.

"Bu kadar soğukta durursan üşüteceksin."

"Niccolo... temiz hava bana çok iyi geliyor."

"Uyarmak istedim. Daha sonra sümüklerini şaheser olan yemeklerime bulaştırma diye."

"Sen bir hainsin."

Omuz silkmişti sarışın adam.
"İçeri geçiyorum. Aşçıların başında durmam gerekiyor şefleri olarak, biten tatlıları yenileyeceğim daha."

"Ayırmayı unutma."

"Ne biçim leydisin sen tanrı aşkına..." diye söylendi Niccolo." İyi peki."

Leydi Sasha, gülümsemişti.

Niccolo, koruluktan uzaklaşıp arkasını dönerek balo salonuna doğru geri yürüdü. Başıyla Jean'a selam verdi ve içeri geçti.

Jean'da koruluğa yaklaşıp, sırtını koruluğa yasladı.
Bir yandan ise Leydi Sasha'yı süzüyordu.

"Her zaman düşük rütbelilerle arkadaşlık mı yaparsınız leydim?" Diye sordu.

Beklemediği kişiden, beklenmedik soruyu duyunca şaşırmıştı Leydi Sasha.
"A-anlamadım?"

"Demek istediğim şu ki; sizler soylularsınız. Halkla ilgilenmeniz beni çok şaşırttı sadece. Onlarla arkadaş olmanız."

Leydi Sasha, pembe dudaklarını diliyle ıslattı. Derin bir nefes alıp verdi.
"İşin doğrusu sayın asker, sizlerin inandığı gibi ben de eşitliğe inanıyorum. Neden yüksek mevkili birisi buna inandığında bu kadar şaşırtıcı oluyor?"

"Çünkü herkes buna inanırsa yüksek mevki diye bir şey kalmaz. Sadece lafta kalır."

"Sandığınızın aksine; yüksek mevki sadece paradan oluşur. Parayı insandan alırsanız, geriye ne ona duyulan saygı ne de kudret kalacaktır. İnsanlar buna tapar, bu yüzden mevki önemli değil mi zaten?"

"Oldukça zekisiniz. Doğrusunu itiraf etmek gerekirse sizinle konuşmadan evvel aptal bir Leydi bekliyordum karşımda."

"Beklentinizi karşılayamadığım için üzgünüm, ancak ben teşekkür ederim."

"Öyle mi? Neden?"

"Çünkü sizler benim beklentimi pek âla karşıladınız."

"Ne bekliyordunuz?"

"Sadece kendisini düşünen, egoist birini."

"Egoistlik zaten bu anlama gelmez mi?"

"Üstelik megalomanda!"

Jean, buna karşılık başını eğerek istemsizce gülmüştü.

Leydi Sasha, önce kaşlarını çatarak ona baksa da, daha sonra kaşları tekrar yay haline geldi.
"Üzgünüm, saygıda kusur etmek istememiştim."

"Dilemeyin. Ben özür dilemeliyim, tanımadan yargıladığım için. Açıkçası bu tavrınız be sözleriniz hoşuma bile gitti." Başını kaldırıp Leydi Sasha ile göz teması kurmuştu.

"Mazoşist misiniz yoksa?"

"Hayır, ancak aksini söylemek inkar etmek yalan olurdu."

"Öyle mi?"

"Elbette öyle. Sizin gibi kendisinden oldukça bahsettiren bir Leydi'ye salan söylemek benim için aptallık olurdu."

"Bunu ben söylemeliyim. Savaşın kahramanlarından birisi olmanız herkesin dilinde. Üstelik oldukça yükselişteymişsiniz."

"Beni mi araştırdınız?" Diye sordu Jean, dudaklarını birbirine bastırarak.

"A-ah..." Leydi Sasha, göz temasını keserek gözlerini kaçırdı." Duydum...sadece."

"Bu haksızlık." Demişti Jean, başını kaldırıp gökyüzünde ki dolunaya bakarak.

Leydi Sasha, tekrar ona baktı.
"Neden böyle düşünüyorsunuz?"

"Siz benim hakkımda çoktan bir kaç bilgi edinmişsiniz..." Başını eğerek, Leydi Sasha'nın gözlerine gözlerini tekrar dikti Jean." Ben ise sizin sadece adınızı biliyorum Leydim. İşte bu haksızlık."

i'm sorry but i love you.||JeanSashaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin