20 Haziran 1776
Apricitas, maskesini takıp çıktı küçük evinden. Ağaçların gizlediği bu evde yaşıyordu ve kimsenin ne ondan ne de evden haberi vardı.. Yıllardır topluma karışmamıştı ve nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu..
Sessizce süzüldü kalabalığın arasında. İnsanlar ona şaşkınlıkla bakıyorlardı çünkü kimse tanımıyordu bu yüzünü gizleyen yabancıyı.
Çok gerilmişti, Apriticas. Korkuyordu kalabalıktan.. Çok korkuyordu.
Bu ufak krallıkta herkes tanıdırdı birbirini ve herkes bu yabancının farkındaydı.
Korku, bütün iliklerinde dolaşıyordu. Titriyordu bütün vücudu ama o dışarıya bir şey belli etmiyordu.
Belli edemezdi. Kendini ele veremezdi. Korkusunu hissetseler onu burada öldürülerdi. Biliyordu bu krallığın kurallarını, hepsini tek tek yok saydığı için...
Omzuna çarpan kişiye dönüp bakmadan hızlı adımlarla saraya doğru yürümeye devam etti.
Maskesi kaymıştı... Hızlıca düzeltti maskesini. Yüzünü kimse görmemliydi.. Hiçkimse.
En azından, Abyssos'i görmeden önce ölmemeliydi.
Beklemediği bir şekilde birisi onu ittiğinde maskesi düşmüştü. Korkuyla koluyla yüzünü siper etti ve ona karşı olan bağırışları önemsemeden arkasını dönüp koşmaya başladı.
Gidememişti sevdiğinin yanına.. Korkuları ona bir kez daha engel olmuştu..
YOU ARE READING
Letters To The Void
FanfictionBir genç, daha yirmi üç yaşında.. Hayatı boyunca, kalabalıklar içinde, yalnız bırakılmış biri. Gerektiğinde çiçeklerle, hayvanlarla, kitaplarla konuşmuş.. Şimdi ise, boşluğa mektuplar yazmaya başlamış. En azından böyle ulaşabildiği birileri olduğu...