3.0

3.6K 390 962
                                    

Duyuru :

Gördüğünüz üzere artık otuzuncu bölüme geçiş yapmış bulunmaktayız ! Öncelikle bu hikayeyi devam ettirmemi sağlayan güzel Mondlichlerime (Ay ışığı) Sonsuz teşekkürler ! Bu arada,sizlere neden bu kadar çok ay ışığı dediğimi,zamanla itiraf edeceğim. Ama konumuz bu değil,konuya değinirsek;

Otuzuncu bölümden sonra artık herşeyi göz önünde bulundurup aksiyon sahnelerini fazla yazmak istedim. Yani durum şu ki; Şiddet,küfür,cinsellik gibi yerler çok ağır ve sert basacak diyebilirim. Bu konuda bir kez daha uyarı yapıyorum,hassas olanlar bu hikayenin çoğu yerini atlayabilirler. Ayrıca,linç tayfa lütfen gitsin. Zira,kemerimi bağlamadım. Bu kurguyu kendi kafamdaki tehlikeli tilki kuyrukları ile yazmaya devam edeceğim. Buna sevinenler daha çok olur diye düşünüyorum (:

Bir gün bu kurguyu final yapacak olmak,içimde kocaman bir yumru oturtuyor... lütfen aklımdan defol !!

Her neyse,çok uzadı. Şimdi ben değil,kelimelerim ve Liskook'un mükemmelliği konuşsun sizinle.

Not : Lisa Stanciler kitabımı terk etsin. Zira daha fazla linç yorum görürsem yorumlarınızı isminizi kapatmadan ifşa ve şikayette bulunacağım. YAPACAĞINIZ HER BİR KÖTÜ YORUM ENGELLENECEKTİR. SAYGINIZA SIĞINARAK YORUMUNUZU YAPIN. Teşekkürler..

İyi okumalar.. 💜

Bölüm şarkısı ; Dan + Shay - Spheecless

Bazen,yersizce verdiğim tepkiler,sonradan içimde kocaman bir suçluluk duygusu yaratıyordu. Ah,tutabilseydim şu çenemi!

Bu konuyla ilgili Jungkook'un gram olsun suçu yoktu. Hatta bana verdiği değer ve anlamı göz önünde bulundurarak kanıtlamak için can atıyordu. Ama ben,insanlardan olan korkum yüzünden onu kendimden itmekten başka bir bok yapmıyordum. Aptal kafam! Durmuyordu. Susturamıyordum.

Gözümün önünde gereksiz yere canlanan gece,dudaklarımda yorgun bir gülümseme koydu. Bana dokunuşları,verdiği nefeslerin vücuduma koyduğu imza,tuttuğu ritimler ve kadife sesinden çıkan boğuk melodi gibi gelen inlemeleri. Hayır hayır, unut bunu !

Unutmak için elimde hiçbir sebep yoktu,ama hatırlamak içinde yoktu. Aslında,insanlar sevdikleri kişileriyle olan değerli vakitleri unutamazdı. Ben neden unutacaktım ki? Zaten abayı yakmamış mıydım? Her bir bakışında içimde uçuşan kelebeklerin hisleri yok muydu? Daha ne kadar inkar edebilirdim ki? Aşıktım işte! Ve bu klasik değildi..

Girdiğim krizleri,göz yaşlarımı tek bir dokunuşuyla unutturmuştu. Bunu bana yapan babam değil,sevdiğim adamdı. Şimdi eğer,babama değer verip onu elimin tersiyle itseydim,sevdiğim adama ve kaderime yazık değil miydi? Ama bir türlü Hei ile yaşadığımız anı silemiyordum. Yüzümdeki masum sırıtış yavaşca solarken dişlerimi sıktım.

"Utanmadan benim diyor,pislik!" Diye mırıldandım uzandığım yatakta. Tekrar dudaklarım kıvrılırken omuz silktim. "O benim Zeus 'um.."

Beyaz nevresimli yatağımın boş yerine dokunup dudak büzdüm. "Acaba,bir gün yanımda uyanırken görebilecek miyim seni? Sevgilim diye güzel mırıldanışını da duyabilir miyim?"

Sanki cevap verirmiş gibi yatağımın yan tarafına gelen Luca'yı fark edip çığlık atarak kocaman bir öpücük bıraktım sırtına. Onu yatağa serip oynamaya başlarken,patileriyle elimi durdurmak istermiş gibi ufak ufak çizmeye başlamıştı. Tatlılığı karşısında dişlerimi sıkarken,komodinin üzerinde duran telefonumun çalmasıyla sıktığım dişlerimi salıp elimi telefonuma uzattım. Seulgi arıyor..

Detrimental | liskook Where stories live. Discover now