"i hate the beach but i stand in california with my toes in the sand,"

2.4K 215 59
                                    

"kumsaldan nefret ederim ama kaliforniya'da duruyorum ayak parmaklarım kumda."

amfide otururken ders arasının gelmesini dört gözle bekliyordum. guruldayan karnımdan da belli olduğu gibi, çok açıkmıştım. hemen yemek yemek istiyordum.

okuduğum üniversitenin üst katı terastı ve şansımıza yanları kafelerle doluydu.

her zaman gittiğim fairy adındaki kafeden çikolata parçacıklı kurabiyeler ve sıcak çikolata alırdım, günlük rutinim haline gelmişti. üniversitede yeme fırsatım olmasa bile eve giderken mutlaka alırdım.

tahtada dersi anlatan profesör masada duran saatine bakarak konuştu.

"oh, saat 15.30, ders arası gelmiş bile gençler, çıkabilirsiniz."

bir dakika içinde amfi boşalırken çantama defter ve kalemimi koyarak bende çıktım. telefonum elimde koridordan geçerken yiyeceklerim için hevesle adımlarımı hızlandırdım. çok sıra olmadan varmalıydım kafeye, sonrasında çok kalabalık oluyordu bu nedenle molanın bitmesine 5 dakika kala hızlıca yemeklerimi yemek zorunda kalıyordum ve çok bekledikleri için kurabiyeler maalesef ki sıcaklığını kaybediyordu.

vardığım kafeyle gülümserken hızlıca sıraya girdim, önümde 4 kişi vardı, şükürler olsun ki hızlı gelebilmiştim.

sıramı beklerken alfa taehyung'u düşündüm.

yaydığım feromonlarımdan ırkımın belli olmaması aslında hiç kimsenin dikkati çekmiyordu, iki yıllık üniversite hayatımda hiç kimse yanıma gelipte "nesin sen?" diye sormamıştı. keza lise yıllarında da böyle bir olay yaşamamıştım.

bu olayın alfa taehyung'un dikkatini çekmesi beni ürkütmüştü.

belkide çarpışmamız etkisiyle yakınlaştığımız için dikkatini çekmişti veyahut ilacım etki göstermiyor ya da az içiyor olabilirdim.

mantıken baktık mı, dört yıldır kullandığım ilacın bir anda etki etmemesi çok mantıksızdı, ya az içmemden ya da yakınlaşmamızdan ötürü kaynaklanıyordu.

sırada son bir kişi kaldığında aklımdaki düşünceleri bir kenara atmış kapta duran leziz kurabiyelerle bakışıyordum.

hangi kurabiyenin daha güzel olduğuna karar verinken arkamda hissettiğim soluklarla tüylerim diken diken oldu, hıçkırdım.

yüzüne bakmadan kim olduğunu anladım, geçen gün çarptığım, alfa taehyung.

kaç gündür peşimden ayrılmıyordu ve benim sırlarımla uğraşıyor, onları öğrenmek istiyordu. sinirlenmemeye çalışarak alfaya hitaben konuştum.

"alfa? neden buradasın? ve neden kokumu soluyorsun?" dedim cümle sonunda hıçkırırken. dudaklarında ufak bir sırıtış yer alırken kendini toparlamış boğazını temizleyerek olduğu konumdan çıkmış "neden burada olduğumu biliyorsun.. omega? alfa? ya da beta mı demeliyim?" dedi sağ dudak kenarından gülümserken.

tekrardan hıçkırdım.

sinirlenmemek için kendimi sakinleştirirken tekrar cümleye başladı.

"neden kendinden kaçıyorsun? benliğinden neden kaçıyorsun? bu kadar mı nefret ediyorsun ırkından? ya da bu kadar mı korkutuyor benliğin seni? tekrar mı hıçkıracaksın yoksa?" dedi muzip bir gülüşle, beni gaza getirerek anlık bir sinirle her şeyi söylememi bekliyordu güya.

sinirlendiğimi belli etmemek adına gülümserken dilimi dudaklarımın üstünde gezdirmiş, halka küpelerimle oynarken, şu sıralar sıkça dinlediğim şarkının sözlerini fısıldadım alfa'ya;

"kumsaldan nefret ederim ama kaliforniya'da duruyorum ayak parmaklarım kumda."

hıçkırarak gelen sıramı bekletmeden ilerledim.


guzel sagliklar.

sweater weatherOnde histórias criam vida. Descubra agora