ᵇᵒˡᵘᵐ/³

3K 278 215
                                    

Kolumu kaldıracak gücüm kalmadığında Hawks beni kucağına aldı ve yanağımdan öptü. Uykum gelmişti ve engel de olamıyordum. Yavaşça gözlerim kapanırken Dabi de yanağıma bir öpücük kondurdu. Öpücüğünden midem kalkmıştı. Onun ne öpücüğünü ne yapmacık sevgisine dair bir şey istemiyordum.

Yazar'dan.

Hawks Yume'yi kucağında tutarken bir yandan da lafa nasıl gireceğini merak ediyordu. Dabi'de oldukça gergin görünüyordu. 

 Yume'yi yatağa yatırdıktan sonra üstüne battaniyesini çekti ve Dabi ile bara geçtiler. Shigaraki ve Toga görevde oldukları için ışığı tereddüt etmeden açtılar. Hawks boğazını temizledi ve lafa girdi:

-Dabi, bence artık Yume'ye her şeyi anlatmalıyız. Annesini, gücünü, annesinin onu neden bıraktığını.

-Hawks haklısın ona doğru bir zamanda söylemeliyiz ama önce onu gerçekten güçlü kılmalıyız. Baksana aldığı yaralara. Hayatta kalması gerek. Sadece fiziksel olarak değil zihinsel olarak da oldukça güçlü olmalı, dedi Dabi.

Dabi böyle görmüştü ve gördüğünü uyguluyordu. O sevginin böyle gösterileceğini sanıyordu. Eğer ağlarsa demek ki güçlenmeli, eğer acıya dayanamazsa sevgiye değil güce ihtiyacı var. Morali mi bozuk olsun biraz daha çalışmalı....

-Anlıyorum, belki de artık görevlere onu da çağırmalıyız ne dersin.

Dabi kafasını salladı ve elindeki ilaca baktı. Elindeki ilacı yaktığında. Gözlerini Hawks'a çevirdi. Hawks da Dabi'ye yaklaştığında dudakları birbirini buldu. Dabi kollarını Hawks'ın boynuna doladığında Hawks da Dabi'yi odalarına yönlendiriyordu. 

Yume'den.

Birinin beni dürttüğünü hissediyordum. Sikeyim daha saat kaçtı ki? 

-Siktir git, dedim ve kafamı diğer yöne çevirdim.

 Yatakta oldukça aptalca yatıyordum. Yatakta ters dönmüş, bacaklarımın teki dışarıda teki ise yorganın altındaydı. 

-Efendim?

 Gözlerimi hemen açıp kafamı kaldırdığımda Hawks ve Dabi başımdaydı. 

-Baba!

-10 dakika içinde kapının önünde hazır ol koşuya çıkacağız. 

Açıkçası yataktan kalkacak gücüm yoktu ama kafamı salladım ve üstüme bir tişört ve altıma eşofman geçirip kapıya çıktım. Temiz havayı içime çektim ve arabaya bindim. Gideceğimiz yer boş  bir araziydi.Oraya gitmeyeli uzun zaman olmuştu...

İçimde dinmeyen bir sinir vardı ve babam bunu çok iyi biliyordu. Beynimin içinde dün olanlar sürekli bir film şeridi gibi geçiyordu. Dün babam hiç acımadan yapıştırmıştı o bantları, çekerken de hiç merhamet göstermemişti. Hawks babam ne kadar her banttan sonra su tutup öpse de masalda yaşamıyorduk, öpünce geçmiyordu. Tam tersine öpünce daha çok canım yanmıştı. Çünkü sevgiye muhtaç gibi hissetmiştim. Ben böyle öğrenmiştim. Sevgi benim için babamın bana verdiği güçtü ve ben o gücü geliştirip güçlendirmez isem benden söke söke alacağı bir şeydi sevgi. Artık kanatlarımı da görmüştü. Herhangi bir şey demese de ona söylemediğim için kızgın olduğunu hissedebiliyordum. 

Sonunda araziye geldiğimizde araba durdu ve biz de indik. Arazinin sonu gözükmüyordu ve tozla kâplıydı. Güneş de tepede tam başımıza vuruyordu. 

-Yume giy şunu.

Kollarımı kaldırıp üstüme sekiz kilogram bir yelek giydirdiğinde yere yığılmamak için kendimi sıkıyordum. Dabi babamda aynısı giydiğinde Hawks babamı öptü ve ona arabayla bizi alması için saat verdi.

𝚖𝚢 𝚏𝚊𝚝𝚑𝚎𝚛𝚜Where stories live. Discover now