KÜLÜBE,SİLAHLAR

63 11 34
                                    

Gulf en önde koşar adımlar ile ilerliyordu. Kimse konuşmuyor,ses çıkarmaya cesaret edemiyordu.Peşlerinde kendilerini yok etme amacı güden bir grup uzaylı varken bu durumları normal karşılanabilirdi.Mağara görüş açılarına girdiğinde,adımlarını hızlandırdılar.

Mağarada kalmış olanlar,kendi aralarında sohbet ediyordu. Tul,kızı ile oyun oynayan Pp'yi şefkat dolu gözler ile seyrediyordu. Ann ve Mew ise yaralı genç adamın başucunda onunla ilgileniyorlardı. Yibo'nun yaraları biraz daha iyi görünüyordu. Mew'in zamanında müdahalesi ve genç adamın yaşama arzusu şimdi ki durumunda epey etkili olmuştu. Bu durum şüphesiz en çok Zhan'ı mutlu ediyordu. Onu kaybedeceğini düşünmüştü.Doğruyu söylemek gerekirse ona birşey olsaydı,kendisi de yaşamaya devam edemezdi. Belki aralarında ki bu arkadaşlık ilişkisi çoğu kişiye fazla abartılı gelebilirdi,ama onlar kendilerini bildi bileli yan yanaydı.

Gulf mağaraya girdiği anda,bir köşede Bay Stranger ve Luna ile sohbet eden kardeşine doğru yürüdü."Nadia!" Onun yüksek çıkan sesi yüzünden herkes yaptığı işe ara vermişti. Gulf'un arkasından mağaraya giren dört korkmuş ve endişeli yüz ki biri yara içindeydi,hepsinin ayaklanmasını sağladı. Tul,iki kişi tarafından ayakta tutulan kocasına doğru aceleci adımlar ile yürüdü.

"Max!" Acı dolu çığlığı mağaranın taş duvarlarında yankılanmıştı. Herkes endişe ile adamlara bakıyordu. Mike koluna girdiği Max'ı yanında ki adama bırakıp,endişeli yüzlere döndü.

"Bizi buldular,hemen gitmemiz gerekiyor!" Onun söyledikleri ile bir anlığına herkes olduğu yerde kalmıştı. Bulunacaklarını elbet biliyorlardı ama bu kadar çabuk olması bekledikleri bir şey değildi."Acele edin!" Onların şok ile kaldıklarını görünce yeniden bağırmak zorunda kalmıştı.

Zhan ve Mew,yaralı genci iki kolundan tutup ayağa kaldırdı. Pp,eşinin koluna girmiş Tul'u görünce küçük kızı kucağına aldı. Bir kaç dakika için de hepsi yeniden yola çıkmaya hazırdı. Mağaradan çıkıyorken,hepsi endişeliydi. Nereye kadar gidebileceklerini bilmiyorlardı.

Yürümeye devam ederken kimseden ses çıkmıyordu.Sanki konuşsalar,Luridalılar hemen tepelerinde bitecekti. Gerginlik hat saffada ve el ile tutulabilecek cinsteydi. Bay Stranger,mevcut hızlarında giderlerse bir gün için de,kulübeye varacaklarını söylemişti. Herkesin tek istediği bir sorun çıkmadan kulübeye ulaşmaktı. Orası daha güvenli olduğu için değil,artık hiç bir yerin güvenli olmadığını anlamışlardı. Sadece ulaşabilecekleri silahlar vardı düşüncelerinde,en azından kendilerini savunacak birşeyleri olacaktı.

Ormanda duyulan tek ses,hayvanlara aitti. Onlar kıyametin farkında değillermiş gibiydi,ya da kendilerine asırlardır zarar veren insanların yok oluşunu pek de umursamıyorlardı. Rose,bir baykuşa ait sesi duyduğunda irkilmesine engel olamadı. Doğduğu köyde,baykuşlar lanetli ve uğursuzluk getiren hayvanlar olarak kabul edilirdi. Babaannesi bir keresinde şöyle demişti "Baykuşun sesi,onu duyan kişiye ölüm getirir." Bir baykuşun sesini ilk kez duyduğunda,henüz dört yaşındaydı. Çok geçmeden ise ablasının ölümü ile yüzleşmişti. Ya aptalca bir tesadüftü,ya da baykuşlar gerçekten ölümden başka şey getirmiyorlardı. Bu düşünceler onu korkutmaya yetti,zaten gergin olan sinirleri iyice gerildiğinde rahatlamak adına derin bir nefes aldı. Baykuş yeniden uzunca öttüğünde,lanet hayvan diye geçirdi içinden. Sussa ne olurdu ki?

İlerlemeye devam ediyorken kimse geçen zamanın farkında değildi. Ufacık bir çıtırtı duyduklarında geriliyor,bir süre sessizce yerlerinde bekliyorlardı. Ortaya ya bir tavşan,ya da başka bir hayvan çıktığında rahat bir nefes alıyorlardı. Tabi ki bu kısa sürüyordu,bulundukları orman hayvan çeşitliliği açısından oldukça cömertti. Bir yerlerden sürekli fırlayan küçüklü,büyüklü hayvanlar yüzünden  yürekleri ağızlarına geliyordu. Güneş çoktan döngüsünü tamamlamış,yerini Ay'a devretmişti. Dolunay önlerinde uzanan ormanı bir gölge tiyatrosuna çevirmişti. Hissettikleri korku yüzünden midir bilinmez,oynaşan gölgeler sürekli  şekil değiştiriyordu. Korkmakta haksız da değillerdi. Luridalılar ile karşılaşan beş adam da,olaydan beri sessizdi. Biri zaten konuşamayacak kadae bitkindi. Onların bu halini görmek,olanlar hakkında az çok tahmin yürütmelerine yetiyordu. Ve bu tahminler pek de olumlu değildi.

VİTAWhere stories live. Discover now