Ve belki de hayatımda ilk kez geri adım atarak elimdeki silahın emniyetini kapadım.

Bu hareketimle birlikte Tamer rahat bir nefes bıraktığında "Eğer Yekta'ya bir şey olursa ölmüş olmayı dileyeceksiniz." dedim soğuk bir sakinlikle. Şu an bile işini bitirmemek için zor duruyordum, nasıl böyle bir şey yapabilirdi aklım almıyordu! Benim emrimi bilmesine rağmen çiğnemişti, üstelik bu emri çiğnemesi Yekta'ya zarar verebilirdi.

Aldığım nefes az geldiğinde siyah gömleğimin ilk iki düğmesini açarak gevşettim ve gözlerimi Şükrü'ye çevirdim. Bakışımla söyleyeceğim şeyi anlayıp "Telefonun izini sürüyorum abi ama şu an hareketsiz görünüyor." dedi ve gözlerini tekrar elindeki telefona indirdi. İçime bir nefes çekerken şimdiden darlandığımı hissediyordum ve bunun ortamdaki havayla bir alakası yoktu, yıllardır kaldığım evin basık gelmesi Yekta'nın olmaması yüzündendi. Onun uzun, nefessiz konuşmaları ve gülüşleri olmaması yüzündendi.

"Abi, Yekta'ya bir şey oldu derken ciddi miydin?" Kenarıdan Necdet'in sorduğu soruyla gözlerim ona kaydı, aynı zamanda bu sorusuyla birlikte herkesin beklentili gözleri beni buldu. Saçma sorusuna bir cevap verme gereği duymadan "Siz niye hâlâ duruyorsunuz? Şükrü sen telefonun izini bul artık, Selim ve Servet siz onun bulduğu adrese gideceksiniz. Parçalamışlardır telefonu ama son bulunduğu yeri öğreniriz en azından. Necdet sen oraya kiminle gittiğini öğren, buradan bizim arabalarımızı kullanmış olması gerekiyor. Salim ve Bülent, siz kamera kayıtlarını takip edin, nereye kadar gidiyorsa. Tuncer, Yekta'nın herhangi bir piçle arasında bir sorun olduğunu biliyor musun?" dedim otoriter bir sesle.

Tuncer saçlarını kaşırken düşünmeye başladı, herkes hızla ayağa kalkıp işlerinin başına geçmeye başladı bu arada. Yüzlerinden belliydi Yekta'ya bir şey olacağı için korkmaları ama bu umrumda olan bir ayrıntı değildi. Eğer ona bir şey olursa bu binayı bir an bile gözümü kırpmadan hepsiyle birlikte yakardım.

En sonunda Tuncer başını iki yana sallayarak "Yok, bilmiyorum. Herkesle anlaşıyor diye biliyordum ben." dedi. Bu sözüyle dudaklarımı birbirine bastırdım, başım onaylamaz şekilde hareket ederken "Bizimle sorunu olan birisi olamaz. Bu kişiler Yekta'nın bizimle birlikte olduğunu bile bilmiyor, başka türlü götleri yemezdi." dedim net bir tavırla. Daha öncesinde ekibimden birisine el uzatan birkaç kişiye neler yaptığım aklımdan kısaca geçerken şu anda bundan çok daha fazlasını yapabileceğimi biliyordum. Gerçekten, çok daha fazlasını.

Tuncer'in sertçe yutkunduğunu gördüm, o da herkes gibi endişeleniyordu. Havaya sert bir soluk bırakırken "Şu arkadaşlarını ara, belki onlar biliyordur." dedim ve bu sırada ben de telefonumu çıkarttım. Onu bulacağım kesindi, sadece geç bulmak istemiyordum. Bir numara tuşladıktan sonra telefonu kulağıma yasladım, bu sırada Tuncer de arkadaşlarından birisini aramak için telefonunu çıkartmıştı. Salonda sadece ben ve o kalmıştık, diğerleri işlerin başına geçerken Elmas da onları kontrol etmek için peşlerine takılmıştı.

Kulağıma yasladığım telefon çok geçmeden açıldığında "Sana attığım ismin yurt dışı giriş çıkışlarını incele." diyerek konuya girdim uzatmadan. Hepimiz yurt içinde onu arıyorken yurt dışında olması çok aptal bir hamle olurdu, her türlü tedbiri almalıydım. Karşımdaki adam hiçbir itiraz göstermeden "Peki abi, bekliyorum ismi." dediğinde telefonu kulağımdan çekip aramayı kapattım, mesajlar kısmına girerek Yekta'nın ismini, kimlik numarasını ve bir fotoğrafını attım.

Parmaklarım telefonu kilitleyemeden gözlerim fotoğrafa takıldı. Kocaman gülümsediği fotoğraflardan birisiydi, yüzünün her yerinde un vardı. Saçları bu fotoğrafta maviydi ve ona hayli yakışıyordu. Ona birçok şey yakışıyordu.

Mafya [bxb] • TamamlandıWhere stories live. Discover now