Yixing etraftaki tüm bu gerilimi fazlasıyla hissederken bir an gözlerini yumup kendini mantıklı düşünmeye zorladı. Ardından gözlerini araladı ve "Bu adamı ve eşini tanıyanınız var mı?" dedi askerlere bakarak. Kısa bir sessizliğin ardından adamı ayakta tutmaya çalışanlardan biri bir adım öne çıktı.

"Ben tanıyorum Majestleri."

"Bana o kadını getir."

Asker hızla uzaklaşırken prensler ciddi bir suratla olacakları seyrediyordu. Bir an Prens Jongdae dayanamayıp kardeşlerine bir şey fısıldayacak gibi olduğunda yanındaki Kyungsoo koluna çimdik attı. Jongdae hafifçe yerinde zıpladı ancak hiçbir şey söylemedi. Dudaklarını birbirine bastırıp Kyungsoo'nun kızgın bakışlarına yamukça gülümsedi. Hala sessizce Yixing'in bir adım gerisinde beklemeyi sürdüren Junmyeon ise az önceye göre biraz daha gergin görünüyordu. Ejderha'nın Elçisi şimdi ne yapacaktı? Jennie'ye ceza vermek başta Chanyeol olmak üzere soyluların ondan nefret etmek için bahanesi olacak, adama ceza vermek ise ona çok güvenen halkı tereddüte düşürecekti.

Tam o sırada aklına düşen anı çatılı kaşlarla Jennie'ye bakmasına sebep oldu. Çok uzun zaman önce, genç kız henüz yedi yaşlarında bir çocukken bu sahnenin bir benzerini yaşadığını anımsadı. Junmyeon ve Jennie tam da şu an oldukları yerlerdeydiler yine. Tahtta babası Zitao vardı. Jennie'nin hemen yanında ise ondan en az altı-yedi yaş büyük bir erkek çocuğu, bir prens. Sarayı ziyarete gelen komşu krallardan birinin oğluydu. Yüzüyle boynu tırmalanmış ve kıyafetleri paramparça edilmişti. Sonradan öğrendiğine göre dizlerini bükerek yürümesinin bir sebebi vardı, saray hekimi iş biraz daha ciddileşseydi ileride çocuğu olmayabilirdi demişti.

"Beni köşeye sıkıştırdı!" diye bağırmıştı. Şu anki kadar sakin ve alaylı değildi o zamanlar, sulu gözün tekiydi. Konuşurken ağlamamak için incelen sesini engelleyememişti. "Çok güzel olduğumu söyledi ve dokunmaya kalkıştı bana!"

"Aman efendim," demişti genç prens telaşla. "ben sadece arkadaş olmak istemiştim. Prenses yanlış anladı."

"Evet kızım, yanlış anlaşılma olmuş." diye desteklemişti onu prensin babası. İşi şakaya vurmak ister gibi gülüyordu lakin pek telaşlıydı hali. Göz ucuyla her zamanki çatık kaşlar ve sert mizacıyla ikisini dinleyen Zitao'ya bakmıştı. 

"Jennie." demişti ketum kral düz bir sesle. "Senin burada işin yok, annenin yanına dön ve nakış işlerine yardımcı ol." 

Küçük kız dehşetle ona bakarken hizmetçilerden biri telaşla yanına yaklaşıp tatlı dille onu çıkarmaya çalışmıştı. Beceremeyince ve Zitao onun ağlayışlarından kısa sürede usanınca kızı kucağına alıp zorla çıkarmıştı. Dışarıdan hala öfkeli konuşmalar yükselirken "Sana gelince genç adam," diye söze girmişti yeniden tahtındaki kral. "Hanedanlığımda bir sürü güzel genç kız var, hepsiyle arkadaşlık kurabilirsin." Donuk gözlerle onu süzmeye devam etmişti. "Kızım hariç."

Zitao konuyu burada noktalayıp bakanlara yönelirken olayı takiben Jennie'nin yanına iki asker koruma olarak dikilmişti ve toplantı sonrası Chanyeol genç oğlanı köşeye sıkıştırıp bir güzel dövmüştü. Normalde onun işlerine pek bulaşmayan diğer kardeşler ise ona engel olmamış ve eğer mevzu kralların kulağına giderse onun lehine şahitlik yapacaklarını açıkça belirtmişlerdi. Başkası olsa çocuk deyip geçerlerdi lakin o yaşlarda bile hanedanın Kyungsoo'nun lafına itimadı tamdı.

Kapılar yeniden aralandığında Junmyeon düşüncelerini toparladı ve herkes gibi prenses ile kocasının bir adım arkasında kalana dek başını önüne eğmiş yürüyen genç kadına baktı. Minyon tipli epey zayıf biriydi. Tedirgin tavırlarla genç kralı selamlarken mutfak önlüğünün üzerinde birleştirdiği ellerini hiç ayırmamış yahut bir an olsun başını kaldırmamıştı.

l o t u sحيث تعيش القصص. اكتشف الآن