Baş Kaldırış

22 9 2
                                    

Drekavac ve İlya yolun yarısında yorgun düştükleri için ara vermişti. Kara bulutların içinden sızan güneş yok olmuş ve bundan ötürü hava daha da karanlık hale gelmişti. Drekavac yorgun bir şekilde gözlerini açtı ve uyuyamadığı için ateşin başında oturan İlya'yı fark etti. Kızıl saçları ve beyaz elbisesi göz alıcı geliyordu ateşin parlaklığı ardında. Drekavac uykusu kaçtığı için tulumundan çıkıp ateşin yanındaki odunlardan bir tanesine oturdu. Drekavac yavaş ve sakin yanan ateşi izliyordu çevredeki ağaç dolu yeşillik onu büyülemişti. Bohçasının içerisinden 1 şişe viski çıkarıp kendine ve İlya'ya 1 bardak viski doldurdu. Bir süre boyunca ne İlya ne de Drekavac tek bir kelime dahi etmedi. Karanlık gökyüzünün altında ıssız bucaksız bayırı izliyorlardı uçuruma benzer keskin bir tepeden. Hava hafif sisli olduğu için görüş alanı kısıtlıydı buna rağmen Drekavac manzara karşısında hayrete düşmüştü. "Çok güzel gözüküyor öyle değil mi" dedi İlya Drekavac'ın ateşte parlayan ela gözlerine bakarak.

Drekavac:

-Evet çok güzel gözüküyor uzun zamandır manzara izlememiştim. Neredeyse nasıl bir his olduğunu unutacakmışım.

İlya:

-Al benden de o kadar. Saatin kaç olduğunu biliyor musun? Gökyüzünden dolayı hiçbirşey anlayamıyorum zaman konusunda.

Drekavac cebinden eski gümüş bir cep saati çıkartarak:

-Şu an tam gece 3.30 olmalı.

Kısa bir sessizliğin ardından Drekavac tekrar konuştu:

-Peki ya sen neden çıktın yaşadığın sığınaktan?

İlya:

-İlk olarak şunu belirtmeliyim ki yaşamak kelimesi pek doğru bir kelime tercihi değil. Ailem öldükten sonra ben ve (iç çeker) kız kardeşim chessie para kazanabilmek için rus ve çok zengin bir aileye hizmetçi olarak işe başladık. Savaş çıktığında hepimiz hali hazırda evin içinde var olan sığınağa çekilmek zorunda kaldık. Başlarda kibar insanlardı ama sığınaktan çıkamayacağımızı gördüklerinde bize bir insandan çok aşağılık bir mahlukatmışız edasıyla davrandılar. Suratlarında taşıdıkları kocaman güler yüzlü ve kibar maskeleri bizim çaresizliğimizin perdesinde düştü. Bu yavaş yavaş arttı en sonunda. Vasska denilen adi herif sehpanın bacaklarından birisini sökerek bir sopa yaptı. Tahmin edebileceğin gibi yaptığımız hatalarda o sopa ile bizi ölesiye döverek cezalandırıyordu. Daha sonra ise günlerce aç bırakıyordu.

İlya büyükce bir iç çekip elindeki viskiden bir yudum aldıktan sonra devam etti:

-En sonunda kardeşim Chessie öldü kendisini mi öldürdü yoksa o lanet herif miydi o bıçağı ona saplayan bilmiyorum. Lakin her halükarda ölümüne sebep olan o domuzdan başkası değildi. Bu dünya adil bir yer değil. Bundan eminim ama o gün sığınaktan kaçarken bu dünyayı daha adil bir yer haline getireceğime ant içtim. Bu yüzden bu saçma düzeni yıkıp mutlak eşitliği getireceğim. Konudan saptım özür dilerim. Kardeşim öldükten sonra Vasska denilen herifi sinir krizi geçirip bıçak ile delik deşik ettim karnını ve yüzünü bağırsakları fışkırıp gözleri akana kadar deştim. 2 çocuğunun yüzündeki ifadeyi merak ediyorum açıkçası babalarını o halde gördükten sonra.

Drekavac sessice dinledikten sonra kara bulutlardan süzülmeye başlayan ay ışığına baktı ardından konuşmaya başladı:

-Bu çok üzücü bir hikayeydi. Benim de nefretim seninki kadar yüksek. Ansızın bir gece sığınaklara kaçmak zorunda kaldık. Üstelik bu savaşın ya da saldırının neden başladığını bile bilmiyoruz. Eğer ki amacında ciddiysen seninle birlik olmaktan memnuniyet duyarım. Belki de bu amaç beni yükseltir ve onu görebilirim.

İlya gülümsedi ve elini Drekavac'a uzattı. Drekavac afalladıktan sonra İlya'nın elini sıkı bir şekilde sıktı. Drekavac İlyanın kızıl saçlarına dalmışken İlya çantasındaki paraları çıkarttı ve "bunlarla neler alabileceğimize bir bakalım." dedi. Aşırı şaşırmış bir vaziyette olan Drekavac heyecanla "nereden buldun bu kadar parayı" diye sordu. İlya yüzünde alaycı bir gülümseme ile "Vasska'yı öldürdükten sonra gerekli birkaç şeyi (ç)almış olabilirim" . Bunun ardından İlya tekrar konuşmaya başladı:

-İlk önce kendimizi savunabilmek için silah almalıyız ardından ise güzel bir sığınak döşemeliyiz kendimize eminim ki çoğu grup öyle yapıyordur...

Drekavac :

-Evet pek çoğunun korunaklı bir üssü oluyor

İlya paraları saymayı bitirdikten sonra :

-Bu paraları nerede bozdurabiliriz burada yaklaşık 5600 altın kant edecek kadar para var.

Drekavac'ın nefesi kesilmişti bu sözleri duyduktan sonra. 5600 altın kant neredeyse küçük bir servet ediyordu. İlya hala içten içe Drekavac'ın paraları çalmasından korkuyordu buna rağmen ona güvenmek istiyordu. İlya paranoyak düşüncelere dalmış haldeyken Drekavac ilyanın üstündeki eskimiş beyaz elbiseye baktı ve "bu parayla ilk önce düzgün giysiler almalıyız ciddiye alınabilmek için" dedi. İlya biraz utanmış bir şekilde:

-Pekala senin giyimin de çok düzgün sayılmaz. Üstünde kirli eski bir palto ve eskiyip yırtılmış bir kot pantolon var yalnızca. Bu parayla sana da düzgün birşeyler almalıyız orası kesin.

Drekavac :

-Hadi şimdi uyuyalım, yarın yine çok yol yürüyeceğiz dinlenmemiz lazım

İlya :

-haklısın uyumalıyız.

Daha sonra İlya viskiden dolayı hafif sallanarak kendini tulumuna attı ve attığı gibi uyumaya başladı. Drekavac ise içi para dolu çantaya küçük bir bakış attıktan sonra tulumuna gidip uykuya daldı.


Kara cennetWhere stories live. Discover now