9.BÖLÜM:RUHUM KANAMIŞ DÜN GECE

521 65 6
                                    

31.12.****

  Sabah uyandığımda mutlu gibiydim, mutsuz olsam da...

  Penceremde huzurla baktım gökyüzüne bir tren uçuyordu rüyamı görüyordum yoksa yeni bir icat mıydı bu?

   Ben trene hayranlıkla bakarken tren gözden kayboldu yanıma gelen Miray'a ne olduğunu sorduğumda Dünya değişiyor dedi, gülerek...

  "Ben bir duş alim iki gündür yıkanmadım." diyerek banyoya gittim ama gördüğüm kanlarla kaplanmış küvetle bir an geri çekildim bu neydi anlayamıyordum, bağırdım "Miraaay..."

  Miray hızla yanıma geldiğinde konuşamadan sadece küveti gösterince üzgün bir şekilde gülümsedi Dün geceyi hatırlamıyor musun?

"Dün gece mi, ne oldu?

Ruhun  kanadı dün gece çığlık çığlığa

  Evet hatırlıyordum dün gece banyo yaparken sebepsiz yere ağlamıştım saatlerce.

"Bu kanlar gerçek olamaz çünkü benim hiç bir yerim kanamadı."

Kalbin kanadı...

"Saçmalama Miray, böyle bir şey olamaz." deyip elime duvara sıçrayan kanlara sürdüğümde gerçekten de elim ıslanmış ve kanın cıvıklığını hissetmiştim ama bu nasıl olabilirdi ki?

Hadi sen git kahvaltıyı hazırla ben buraları toparlarım ama şu küvetin deliğini açar mısın, o kanlı sular gitsin.

"Peki, açarım." 

***YAZAR'DAN***

Işıl iyice kafayı yemişti. Banyoya girdiğinde her yerin kan olduğunu sansa da  aslında gördüğü sadece dün banyo yaparken her yeri ıslatıp gidip uyumasıydı ama bunu Işıla anlatsak da bizi dinlemezdi çünkü Işıl sadece Miray'a güvenirdi, kendi yarattığı hayali bir kıza....

 Dün market kapanmadan aldığı bisküvileri ve sütü bir tepsiye koyup bir süre içerde oturdu arada Miray'a sesleniyor banyonun durumunu soruyordu ve söylediğine göre bir süre sonra Miray ona banyoyu topladığını söylemişti. Banyoya gittiğinde Miray klozetin kapalı kapağının üzerinde oturmuş etrafa bakıyordu Işıl ise o kurumuş suları temizlenmiş kanlar sanıyordu. Bir insanın ruhu nasıl kanardı ki(?)

***IŞIL'DAN***

Miray banyoyu tertemiz yapmıştı bende tabakta kalan bir kaç bisküvi ve yarım bardak sütü alıp aşağı indim.

  "Acıktın mı?" 

"Hem de çok dün akşam neden yemek getirmedin, dün sabahki çorbayla duruyorum daha..."

"Biraz daha konuşursan bu sabahta yemek yok."

"Hayırdır dün için mi kızgınsın ufaklık."

"Dün yaptıkların umurumda bile değil ama yine de tekrarlarsan bozuşuruz." dedim ve elimdeki sütle bisküviyi parmaklıkların önüne bırakıp geri çekildim. Ona fazla yaklaşmayacaktım artık çünkü tahmin ettiğimden daha güçlü ve manyaktı.

  ************************

 Bugün akşam ona yine çorba götürdüm her götürdüğüm yemeği yedi hiç korkmadan zehirlenirim korkusu olmadan. Tuhaf bir adam doğrusu acımasız ama merhametli, iyi ama kötü tüm zıtlıklar onda toplanmış gibi bazen kaya gibi sert bazen ise baba gibi sevecen...

  Yemeğini bitirene kadar onu izledim, hiç konuşmadık. Kırk yaşında olmasına rağmen yüzü pürüzsüz ve harika belirginliklere sahipti. Hafif beyazlamış saçları sanki boyanmış gibi duruyordu. Giyinişi yirmili yaşlarda genç oğlanları anımsatırken yeni tıraş olmuş sakalları yeni yeni çıkmaya başlamıştı. Cüssesi büyüktü ama fazla kilolu değildi 1.80 boylarında orta kilolu bir adamdı ve galiba o kadının etrafında o kadar yaşıtı varken, neden bu adamı seçtiğini anlayabiliyordum çünkü onun yaşıtı gibi görünüyordu ve onun güvencesi gibiydi, 'O yanımdayken bana kimse karışamaz.' diye düşünüyordu.

   Hayır, hayır aşık olmuyordum sadece kırk yaşında bir adamın bu kadar havalı olabileceğini aklım almıyordu.

   Her neyse yarın yılbaşıydı bende her seneki gibi oturup boş boş kitap okuyacaktım.

ŞİZOFRENİ HASTASININ GÜNLÜĞÜWhere stories live. Discover now