Bölüm 12

869 112 3
                                    

Kaç saattir bu klozetin üstüneydim acaba? Bir? İki? Bilemiyordum. Mete ile konuştuktan sonra kendimi tuvalete kitlemiştim. Aslında şu psikopat kızla karşılaşmak istemiyordum. Ondan korkmuyordum, çünkü ondan daha güçlü olduğumu biliyordum. Aramızdaki bu sorunun daha fazla büyümesini istemiyordum sadece. Hem kafa dinleyip Frederick'in sözlerini düşünmek hem de Mete'yle yaşadığımız konuşmayı hayal etmek için burada kalmak benim için daha iyiydi. Mete'nin elini hala yanağımda, dudağımda, ellerimde, omuzlarımda hissediyordum. Bir insanın dokunuşları böylesine yakıcı olabilir miydi? Kendime şaşırmadan edemedim. Ne kadar da saplantılı düşüncelerdi bunlar!

Düşünmeye o kadar dalmıştım ki tuvaletin kapısının tıklatılmasıyla irkildim.

"Hala orada ne yapıyorsun?"  diyen Özgür'ün sesi endişeli geliyordu. Kavgadan sonra kimseyi görmeyip kendimi buraya kitlemem onu endişelendirmişti. Kilidi açıp dışarı çıktım.

"Aman Allahım! Şu haline bir bak!" dedi Özgür eliyle çenemi sağa sola çevirerek.

"Abartma Özgür."

Onu arkamda bırakıp lavaboya yöneldim ve yüzüme soğuk su çarptım. Suyun soğukluğu ateşime iyi gelmiş, beni biraz olsun kendime getirmişti.

"Abartmıyorum Feyra. Gözlerin kıpkırmızı ve dudağın morarmış. Ayrıca hala gözlüğün yok!"

Elim yine alışık olduğu gözlüğümün bıraktığı boşluğa değdi. Bulanık görmekten başım ağrıyordu. Gözlüksüz ne kadar idare edebileceğimden emin değildim. Aynaya baktım. Gerçekten kötü görünüyordum.

Özgür'e bakıp omuz silktim.

"LayLay'a benim için bir gözlük getirmesini söylerim"

Çok istemesem de tuvaletten çıkıp koğuşa döndüm. Koğuştaki herkes bana bakıyor, birbirine fısıltıyla bir şeyler söylüyordu. Yatağıma oturduğum sırada Özgür de yanıma ilişti.

"Şunların sana nasıl baktığını görüyor musun? Şimdiye kadar o psikopata kimse dokunmaya bile cesaret edememişti. Ama sen yumruk attın!"

Aslında bunu yaptığım için kendime çok kızıyordum ama her insanın bir patlama noktası vardı. Benim noktam ise gözlüğümün kırılması olmuştu. Gözlük benim için kırmızı çizgiydi ve kimse ona zarar veremezdi!

"Kibarcık birinden bunu beklemedikleri belli. Ama bilmedikleri bir şey var. Benim belimde siyah kuşağım var." dedim gülerek.

"Sen tuvaletteyken kızı buradan aldılar. Başka koğuşa verdiler. Sanırım avukatın müdürle konuşup rica etmiş."

Gözlerim sonuna kadar açıldı ve bir ampul kadar ışık saçmaya başladı. Avukatım! Kalbim bu sahiplenmeyle kendinden geçerken beni düşünüp böyle bir şey yapmasına etkilenmeden edememiştim.

"Evet o, işinde baya iyi bir avukat." dedim derin derin nefes aldığım için kekeleyerek konuştum.

"Belli." dedi imayla gülerek ve ekledi.

"Saat geç oluyor. Yatıp dinlensen iyi olur." diyerek beni yatağımla baş başa bıraktı ve ranzasına çıktı.

Yorganı açıp yatağa girdim kalbimdeki heyecanla uyumam zor olsa da bugün çok yorulduğum için uykuya dalmakta gecikmemiştim.

⚔️ ⚔️ ⚔️ ⚔️

Kolumdaki dürtmeyle uyandığımda karanlıklar içinde bir yüz gördüğümle neredeyse çığlık atacaktım ki gördüğüm yüz bir eliyle ağzımı kapattı diğer eliyle sus işaret yaptı. Kalbim ağzımda atarken bedenimin titremesine engel olamadım.

"Sessiz ol! İkimizin de başını belaya sokacaksın. Hadi benimle gel!" diyen kadın gardiyana şüpheyle baktım. Onunla gitmek istemesem de belinde duran cop beni buna mecbur etti. Yataktan doğruldum ve kadınla karanlık koridora çıktım. Kıyıdan kıyıdan bahçenin arka tarafına çıkan kapıya kadar sessiz sessiz ilerledik. Başıma ne gelecek tam bir belirsizlikti. Korkudan bacaklarım tutmuyordu. Kadın arka bahçeye açılan kapıya geldiğimizde durdu.

"Bunu kimseye anlatmaman ikimiz için de iyi olacak." dedi sert bir sesle ve gitti. Ben ise arkasından sadece bakakaldım. Hızlı hızlı solumamak için nefesimi düzenledim ve kapıdan çıkıp merdivenlerden aşağı inmeye başldım. Tırabzanlarda olan elime değen bir elle nefesimi tuttum. Elin sahibi beni merdivenlerin altına çekti ve işaret parmağını dudaklarıma dayayıp "Sus!" işareti yaptı. Karanlıkta yüzünü nihayet seçtiğimde şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı.

"Sen..." dedim kuruyan boğazımla. Neredeyse korkudan bayılacakken karşımda bir psikopat bekliyordum ama kesinlikle avukatımı beklemiyordum.

"Sessiz ol. Kimsenin başını ağrıtmak istemeyiz değil mi?" dedi. Karanlıkta ela gözlerindeki pırıltıyı görmek sanki dünyada sadece şu an varmış gibi hissettiriyordu. Dudağımdaki parmağı hala oralarda oyalanıyordu. Bense içimden kalbimin sesini duymasın diye dua ediyordum.

"İyi ama burada ne işin var? Hemde gecenin bu saatinde." dedim fısıltıyla. O kadar yakın duruyorduk ki nefesim yüzüne çarpıp bana geri dönüyordu.

"Sana bunu getirdim." diyerek cebinden bir kutu çıkardı. Siyah dikdörtgen kutuyu elime verdiğinde tutmak için biraz zorlandım. Ellerim titriyordu. Galiba beyin ölümüm gerçekleşmişti, hiçbir uzvuma neden söz geçiremiyordum? Elim kutunun üzerinde gezindi. Kalbim heyacanla atarken kutuyu açtım.

"İnanmıyorum!" diye çığlık attığım sırada beni iyice duvara yasladı ve eliyle ağzımı kapatıp tekrar susmamı işaret etti. Bedenini bedenime bu kadar yakın hissetmek ateşimin çıkmasına neden oluyordu. Belimdeki elinin nazik dokunuşu orayı yakarak tüm bedenimi ele geçiriyordu. Kokusu gecenin bu ayazında, rüzgar her estiğinde burnuma doluyordu. Bunun bir ceza mı ödül mü olduğunu anlayamadım. Gözlerime aniden dolan yaşlarla karşımdaki bu mükemmel adama baktım. Kalbim her şeye, herkese karşı çıkarak avukatıma deli gibi koşmak istiyordu. Yanağımdan düşmekte olan bir damla yaşı sildim.

"Bana gözlük mü aldın?"

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin