Bölüm 10

926 109 5
                                    

"Kim bu şanslı adam?" diyerek sırıttı Özgür tabağına etli demeye bin şahit isteyen etli patates yemeğini koyarken. Arkamı dönmesem bile sesinden yüzünün aldığı ifadeyi tahmin edebiliyordum. Cevaplamak için biraz duraksadım ama arkamdan çabuk olmam için söylenen kadınların sesiyle tabağıma biraz lapa pilav alıp yemek sırasından ayrıldım ve boş masa bakındım. Özgür hala arkamda beni takip ediyordu. Nihayet boş bir yere oturduğumuzda gözlerine baktım. Parıl parıl parlıyordu.

"Hangi şanslı adam?" dedim umursamaz bir şekilde omuz silkerek.

"Yüzünün rengini ve gözlerinin ışıltısını yerine getiren adam? Kocasını yaralamış bir psikopat olabilirim ama kocama aşık olduğum ilk zamanlar ben de böyleydim." dedi yarı hüzünlü yarı pişman bir sesle.

"Hayallerini yıkmak istemem ama öyle bir adam yok." dedim. Aslında ne var demeye dilim varıyordu ne de yok derken içim rahat oluyordu. Varla yok arası nasıl bir şey oluyordu? Bir insan hem var olup hem nasıl olmazdı ki? Çok sevgili avukatım beni öylesine sersemleştirmişti ki mantıklı düşünemez olmuştum. Özgür kendini bu düşünceye öylesine kaptırmış olacak ki hevesinin kırıldığını gözümle gördüm.

"Bende sanmıştım ki..." dedi mırıldanıp gözlerini kaçırdı.

"Ne sanmıştın?"

"Geçen gün gelen adamla alakalı olduğunu düşünmüştüm." dedi yarım bir gülümsemeyle.

"Avukatımla mı? Yani evet dolaylı olarak onun sayesinde. Görüşmemiz çok olumlu geçti ve buradan çıkabilirim. O yüzden yüzümdeki bu değişiklik."

dedim yarı gerçek yarı yalan ve pilavımdan kaşıklamaya başladım. Gerçekten sadece aç kalmamak için yemek yemeye çalışıyordum. Yoksa bunlar yenecek gibi değildi.

Düşüncelerim Mete'ye kaydığında karnıma ufak bir kramp girdi. Sinirlendiği zaman sertleşen yüz hatları, ciddi ve mesafeli bakışlarına zıt merhametli ve ilgili davranışları... Kalbimin ritminin bozulduğunu hissettiğimde kendimi bu düşüncelerden kurtardım ve yemeğime döndüm.

Yemek vakti bittiğinde koğuşuma girdim ve yatağıma uzandım. Her zamanki gibi düşünmeye başladım. İnsanın burada ne kadar çok düşünmeye vakti oluyormuş meğer.

Düşündükçe kalbimdeki kilitli sandıklara uzanıyordu ellerim. Annemi, babamı, kardeşimi düşünüyordum. Küçükken nasıl mutlu bir ailem olduğunu. Bir kazayla her şey bitmişti. Geriye sadece enkaz halinde yaşamaya çalışan bir kız çocuğu kalmıştı. Sonra, büyükbabamla yeniden hayata tutunmuştum ama onu da kaybetmiştim. Hem de neden kaybettiğimi bile bilmiyordum! Doktorlar "kalp krizi" demişti ama son yaşanan olaylar sonucunda kesinlikle öyle olmadığını anlamıştım. Kalbimin acısını yüreğimden hala atamazken bir de hapis hayatına katlanmak zorunda kalmıştım. Buradan çıkar çıkmaz bana bunları yaşatanlardan hesabını soracaktım.

Saatin epey geç olmasından dolayı gözlerim iyice ağırlaşmış, düşüncelerin verdiği hüzün beni uykuya itmişti ve ben uykuya dalarken karanlıkların arasından gözümde canlanan bir çift ela göz olmuştu...

  ⚔️        ⚔️         ⚔️        ⚔️

Kafamı kaldırıp mavi gökyüzüne baktım. Gözlerimi kapatıp bu güzel havayı içime çektim. Soğuklar artık yavaş yavaş kendini gösteriyordu ama tenime değen bu soğukluk bana dışarıda var olan hayatı hatırlatıyordu.

Burada en sevdiğim yer havalandırma bahçesiydi. Dağınık halde düzenlenmiş bankların biraz ilerisinde duran basketbol ve voleybol sahasındaki kızların bağırışları eşliğinde duvara yaslanmış Özgür'le sohbet ediyorduk. O sırada yaklaşmakta olan bir gardiyan dikkatimi çekti. Gelip önümde durduğunda dikleştim.

"Ziyaretçin var." dedi tek düze bir sesle.

"Ama bugün ziyaret günü değil ki?" dedim şaşırarak.

O sıra gardiyan yaklaşıp kolumu kavradı ve kısık sesle "Çok soru sorma da yürü!" dedi.

Özgür gardiyanın elini tuttu.

"Onu bu şekilde nereye götürdüğünü sanıyorsun sen?"

Gardiyan sert bakışlarını ikimize de gösterirken sorun çıkmaması adına gitmeyi kabul edip gardiyanın peşine takıldım. Görüş odasına girdiğimde gördüğüm yüzü hemen tanıdım. Bu etkileyici bakışları unutmam mümkün müydü?

"Frederick!"

Yüzü soluk, bakışları kararmıştı. Ama hala yakışıklılığından bir şey kaybetmemişti.

"Dedemi senin öldürmediğini biliyorum Feyra." dedi hiç yüzüme bakmadan. Karşısına geçip oturdum.

"Üzgünüm. Başın sağ olsun. Bana neden büyükbabandan bahsetmedin?"

Bakışlarını kaldırıp bana baktı. Şüpheci görünmemek adına sesimi samimi tutarak sormuştum. Elini masadaki elimin üstüne koydu.

"Bunu ne için yaptıklarını biliyorum çünkü. Seni korkutmak istemedim. Lütfen onlara istedikleri şeyi ver. Yoksa hepimiz bu uğurda ölebiliriz."

"Ben anlamıyorum. Kim ne istiyor?"

"Bilmiyorum. Sadece dedelerimizin bunca yıldır sakladığı sırrın ortaya çıktığını ve o yüzden öldürüldüklerini biliyorum. Bu işin arkasında çok büyük işler var Feyra. Bizim baş edemeyeceğimiz türden."

Şaşkınlıkla söylediklerini sindirmeye çalışıyordum. Bu aptal miras ne?

Ne?!!

"Bak bende miras falan yok. Büyükbabam bana böyle bir şey bırakmadı. Kim ne arıyorsa yalnış yerde arıyor!" diyerek ayaklandım ve kapıya ulaştım.

"Bu işin sonu hiç iyi bitmeyecek Rosaline!"

Arkamı döndüğümde bakışlarından korkacağım kadar karanlık bir duruş gördüm. Sandalyeye kendini bırakmış ve dağınık bir şekilde duruyordu. Bu beni endişelendirse de arkama bir daha bakmadan çıktım ve gardiyanla beraber tekrar sahaya döndüm. Kalbim endişeyle atıyordu. Bu kadar gizem bana fazla geliyordu. Artık ne olacaksa olsun istiyordum.

Sahanın kenarından geçerken kafama isabet eden topla olduğum yerde kalakaldım. Başımda bir sızlama olsa da zaten gergin olan bedenimi daha da sarsan şey bu sızı değildi. Topu almak için yanıma gelen kızı kaşlarımı çatarak süzdüm. Ağzında çiğnediği sakızı, kafasının yarısını derisi görülecek kadar kazıtması ve bir böceğe bakıyormuş gibi bakışlarıyla midemi bulandırıyordu.

Derin bir nefes alıp elimi sıktım. Yanından uzaklaşmak için bir kaç adım attım fakat ayağıma taktığı çelmeyle yere düştüğüm sırada gözlüğüm de benimle beraber düşmüştü. Kırılan gözlüğümü elime aldığımda artık sinirlerime daha fazla hakim olamayacağımı anladım. Sinirin yakıcı ateşi tüm bedenimi ele geçirmişti. Gözlerimi bir saniyeliğine kapatıp açtım ve kendime yakıştırmasam da içimden ne geliyorsa onu yaptım!..

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now