Bölüm 3

1.3K 130 4
                                    

Cılız güneş ışığı onun mükemmelliğini tesciller gibi yüzüne vurduğunda aynadan kendine çapkınca bir bakış attı. Gömleğinin yakasını düzeltti ve üzerine tam oturan ceketini giydi. Komidinin üzerindeki saatini alıp bileğine yerleştirdi. Son kez kendine baktı ve görüntüsünden tatmin oldu. Lüks villasının kapısına yöneldi, çantasını alıp dışarı çıktı.

Soğukların artık kendini göstermeye başladığını hissediyordu. Yüzüne vuran rüzgar kumral saçlarını, kavisli kaşlarını ve çene kaslarını mükemmel bir şekilde örten kirli sakalını okşuyordu. Garajındaki arabasına doğru ilerlerken bu hissi sonuna kadar yaşamak ona huzur verdi. Bahçesinden geçerken çiçeklerinin yapraklarını dökmeye başladığını gördü. Belki de bu mevsimi yerlerde gördüğü bu hüzünlü yapraklar yüzünden sevemiyordu. Sonbahar kendisi için hep hüznün bir simgesi olmuştu.

Arabasına binip çantasını yan koltuğa koydu ve bürosuna doğru yola çıktı. Günün bu saatlerinde oluşan trafikten nefret ede ede bürosuna vardığında kapıda, kulağından hiç çıkarmadığı bluetooth kulaklığı, hazır bekleyen not defteri ve elinde tuttuğu kahveyle asistanı Dilek bekliyordu. Mete'yi görünce elindeki kahveyi uzatıp "Günaydın Mete Bey." diyerek gülümsedi.

"Günaydın. Bugünki programımızda neler var?" derken bir yandan ofisinin olduğu kata hızlı adımlarla çıkarken bir yandan da onun için özel kremasıyla hazırlanan kahvesini içiyordu. Arkasından koşturan Dilek nefes nefese programı anlatıp bitirdiğinde ofisine gelmişti bile.

"Mete Bey bir de..."

Tam içeri girecekken Dilek'in sesinin endişesiyle arkasını döndü ve kaşlarını kaldırıp devam etmesini ister gibi baktı.

"Gülden Hanım geldi."

Mete, aniden sinirli bakışlarını, kendi odasının biraz daha ilerisinde bulunan odaya çevirdi. Burnundan hırsla çıkan şey bir nefes değil bir ateş gibiydi. Cevabını bilse de "Nerede?!" diye sordu. Her zaman sakin ve soğuk kanlı olan duruşunu şu anda sergileyemeceğini çok iyi biliyordu.

"Odasında."

Elindeki kahve bardağını asistanının eline tutuşturdu ve adımlarını ağır ama sağlam bir şekilde gözlerinin kilitlendiği odaya yönlendirdi. Kapıyı çalmadan, sertçe açıp içeriye girdi. Gülden kutudan çıkardığı eşyaları yerleştiriyordu. Yerleşiyordu!

"Neden geldin?!" diye bağırarak üstüne yürüdü.

Gülden ağır ağır bakışlarını Mete'ye çevirdi. Kokusu hala aynı, bakışları hala sıcaktı. Mete asla bu detaylara takılmak istemiyordu.

"Sana da merhaba Mete. Nasılsın?" dedi yumuşak bir tonda.

"Sana bir soru sordum! Neden geldin?"

Gülden elindeki çerçeveyi masaya yerleştirdi ve tekrar bakışlarını Mete'ye çevirdi. Tüm bunları müthiş bir yavaşlıkla yapıyordu. Adeta Mete'ye eziyet etmek için uğraşıyor gibiydi.

"Artık burada olmam gerektiğini düşündüm."

"Üç yıl sonra mı?"

Mete hala sinirlerini kontrol altına alabilmiş değildi. Karşısındaki kadını, tıpkı kendisine yapıldığı gibi yaka paça hayatından, odadan, bürodan, dışarı atmak istiyordu.

"Kariyerim için yeterli bir zaman olduğuna karar verdim ve geldim. Bu kadar basit."

Mete bir hamlede kadının kolunu kavradı. Sinirle sıktığında canının yandığını gördü ama kendi çektiği acının yanında bu, hiçbir şeydi.

"Beni öylece nikah masasında bırakırken de sana bu kadar basit mi gelmişti? Yada açıklama olarak sadece "Özür dilerim." dediğinde?"

Gülden'in gözlerinde pişmanlığı görüyordu. Eliyle Mete'nin kolunu sıkan elini tuttu.

"Ben gerçekten üzgünüm Mete."

"Hiçbir şey söylemeden kaçıp gittiğin için mi üzgünsün? Gittikten aylar sonra senden haber alabildim! Ve şimdi hiçbir şey yaşanmamış gibi 'Geldim bu kadar basit' diyebiliyorsun. Defol git buradan Gülden!"

"Görmeyeli değişmişsin. Benim tanıdığım Mete bir kadına asla böyle davranmazdı." dedi buruk bir gülümsemeyle.

"Sen o Mete'yi terkettiğin masaya gömdün!"

Gülden'in kolunu bıraktı ve kapıya yöneldi. Tüm vücudu titriyordu. Ayakta durmak ona zulüm gibi geldi.

"Büronun ortaklarından biriyim. En az senin kadar burada hakkım var. Bir yere gitmeye niyetim yok."

Mete Gülden'in söylediklerini duymazdan geldi ve kapısını çarparak çıktı odadan. Kendini odasına attığında uzun bir süre sinirini atamadı.

Nikah memuru Mete ile evlenmek isteyip istemediğini sorduğunda, Gülden'in ayaklanıp "Özür dilerim ama buna hazır değilim." dediği anı Mete her gün yeniden yaşıyordu. Üç yıl boyunca her gün yatağından değil, o Allahın belası masadan kalkıyor güne öyle başlıyordu. Dışarıda yıkılmaz, mükemmeliyetçi ve profesyonel avukat duruşundan ödün vermese de içinde sürekli lavlar fışkırtan bir yanardağ vardı.

Kapısının açılmasıyla düşünceleri bölündü ve büronun büyük ortağı Onur içeri girdi. Yüz ifadesi öylesine sertti ki Onur onun nabzını yoklar gibi geçip karşısına oturdu.

"Gülden gelmiş?"

"Evet ama gidecek!" dedi sinirle.

"Gitmeye niyeti yok gibi görünüyor." dedi Onur da bu durumu onaylamıyor gibiydi.

"Onu buradan göndereceğim. Sen de bana yardımcı olacaksın." dedi. Büyük hissedar Onur'du ve eğer ikisi Gülden'in buradan gitmesini isterse Gülden buna karşı koyamazdı.

"Üzgünüm, bunu yapamam biliyorsun."

Evet biliyordu ama bu onun isteğini değiştirmiyordu. Gülden onun hayatını mahvetmişti. Onu tekrar gördüğünde içindeki ateşin hala sönmediğini farketti, bu yüzden kendinden de kalbinden de nefret ediyordu.

"Neyse, şu gazetedeki haberi gördüm." diyerek elindeki gazeteyi masaya bıraktı.

"Bu adam senin müvekkilindi değil mi?"

Mete gazete haberine baktı.

Felaketler Peşlerini Bırakmadı...

Ünlü Galeri Sahibi Ekrem Norris Boysal'ın Galerisi Soyuldu! Bir kaç gün önce vefat eden Norris lakaplı Ekrem Boysal'ın galerisi soyuldu. Yeni sergiye hazırlanan galerinin bütün tablolarının çalındığı ortaya çıktı.

Mete üç gün önce müvekkilinin vefatını öğrendiğinde çok üzülmüştü. Adamın dosyasındaki vasiyetini hatırladı. Tek varisi torununa bunu iletmesi gerekiyordu.

"Evet, Ekrem Amca... Dünyanın en mükemmel adamıydı."

Dedesiyle arkadaşlardı ve uzun süre avukatlığını yapmıştı. Fransa'ya taşındıktan sonra uzaktan da olsa yapmaya devam etti. Buraya gelmesine çok sevinmişti ama sevincinin kısa süreceğini nereden bilebilirdi? Onunla hep yalnız konuştukları için torununu tanımıyordu ama galeriyi biliyordu. Bugün hem bürodan uzaklaşmak hem de kafasını dağıtmak için galeriye gitmeye karar verdi. Telefonuna uzandı ve asistanını bağladı.

"Buyurun Mete Bey?"

"Bugünkü tüm görüşmelerimi iptal et. Önemli bir işim çıktı!.."

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now