Bölüm 9

958 108 4
                                    

Sizi Zeki Tuna cinayeti şüphesinden tutukluyorum!...

Tutukluyorum...

Bu cümle beynimde büyük bir gürültüyle dolaşırken dış dünyaya tamamen kendimi kapatmış, bacaklarımı kendime çekmiş ağlıyordum. Gözyaşlarım hiç böyle yakıcı akmamıştı gözlerimden. Cezaevine geleli bir kaç saat olmasına rağmen bir asırdır, kendimi tutsak hissediyordum. Nöbetçi mahkeme beni tek şüpheli olduğum için cezaevine sevk etmişti. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sadece oturup berbat olan hayatımı izliyordum.

Elimi yüzümü yıkamak için ayağa kalkıp lavaboya gittim. Yerdeki birikmiş pis su topuklu ayakkabılarıma dolduğunda sinirle ayağımı yere vurdum. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynadaki yansımama baktım. Büyükbabamın ölümünden sonra o kadar dağılmıştım ki asla toparlanamıyordum. Gözaltlarımdaki morluklar da bunun göstergesiydi. Gözlüğümü gözümden çıkarıp beyaz şifon gömleğime sildim. Biraz olsun kendimi toparlayıp lavabodan çıktım. Koğuşuma geri döndüğümde geldiğimden beri bana kötü kötü bakan kadın ranzasından zıplayarak aşağı indi ve tam karşımda durdu.

"Ooo bakın burada kim varmış? Kibarcık! Ağlamanı bitirdin mi?" dedi saçının yarısı olmayan kadın.

Psikopat!

Kadına kulak asmamaya çalışarak yatağıma geçtim. Ranza arkadaşım Özgür ayaklarını uzatıp yanıma indi. "Sen ona bakma. Can sıkıntısıyla takılacak adam arıyor." dedi fısıltıyla.

"Şu an kafama takacağım en son kişi o olurdu sanırım." diyerek gözümdeki yaş yanağıma düşmeden sildim. Özgür elime uzandı ve samimi bir bakış attı.

"Bu kadar narin olamazsın. Buradaki kadınların hepsi birer köpekbalığı."

Onun ne demek istediğini anlamak ister gibi yüzünü inceledim. Diğer kadınlar gibi değildi. Gayet alımlı, bakımlı bir yüzü vardı. Kendini salmamış ve güçlü duruyordu. Yaşının genç olduğunu düşünürsem buraya nasıl düşmüş merak etmiştim.

Ben dalgın dalgın Özgür'ün suratına bakarken demir kapının açılmasıyla hepimizin dikkati o yöne çevrildi.

"Feyra Ateş! Avukatın geldi."

Suratsız gardiyanımın peşine düşüp avukatımın beni beklediği odaya doğru ilerledim. Kalbim bir an Mete'yi görecek olmanın sevinciyle heyecan içinde kalmıştı. Karakoldayken fazla konuşamamıştık ve hemen sonra kendimi burada bulmuştum. Belki de bana umut vermesine, "Seni buradan çıkaracağım Feyra." demesine ihtiyacım vardı.

Kapının önüne geldiğimizde üstümü ve saçımı düzeltip içeriye girdim. Arkasını kapıya dönmüş, elleri cebinde camdan dışarı bakan avukatım Mete içeriye girdiğimi farkedip bana doğru döndü. Yüzünde, evimi bastıkları o gün gördüğüm endişe vardı. Bir kaç adımla birbirimizi bulduk. Ela gözlerinde gördüğüm merhamet içimi sıcacık ediyordu.

"Nasılsın?"

Ellerimi iki yana kaldırdım ve "Burada nasıl olunabilirse öyleyim." dedim. Elini saçından, yanaklarından geçirdi. Onun bu tavrı beni de endişelendirdi. Bilmediğim bir şey mi vardı?

"Neler oluyor?"

Elimden tutup beni sandalyeye oturttu. Kendisi de karşıma oturdu.

"Zeki Tuna'yı tanımadığını söylemiştin değil mi?"

"Evet."

"Ama tanıyormuşsun!"

Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Ne demek istediğini anlamaya çalıştım.

"Sence de birini tanıyıp tanımadığımı bilmemem imkansız değil mi?"

"Zeki Tuna'nın büyükbabanla çok samimi arkadaş olduğunu öğrendim. Sürekli evine girip çıktığını. Resimleri bile var! Feyra onu tanımaman imkansız."

"Ama tanımıyorum Mete."

Gözlerini kıstı ve bir süre bana baktı. Kendimi kötü hissetmiştim. Suçlu gibi... Bu hisle gözlerim dolu dolu oldu.

"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?" dedi şüpheyle. Onun bu tavrı, kalbimi kırıyordu. Kendime  bile söylemek istemiyordum ama Mete bana güvenmiyordu.

"Hayır yok," nefes aldım ve gözlerimden ateş çıktığına emin olarak ona kararlı bir şekilde baktım.

"Ne var biliyor musun? Eğer bana güvenmiyorsan yerine başka bir avukat bulmalıyımdır belki de."

Ayaklandım ve kapıya ilerledim. Kapıyı açtım fakat çıkamadan, Mete arkamdan kapıyı sertçe kapattı. Önümü döndüğümde gözlerinde takılı kaldım. O kadar sinirli bakıyordu ki onu bu kadar kızdıracak ne yapmış olabileceğimi düşündüm. Ama hiçbir şey yoktu.

"Peki, bana Zeki Tuna'nın torunuyla görüştüğünü neden söylemiyorsun?"

Zeki Tuna'nın torunu mu?!!

"Mete inan bana ne demek..."

"Feyra! Dün öğlen, galerinde o herifle görüştün mü görüşmedin mi?"

Sesindeki sinirden ne anlam çıkarmalıydım? Beni kıskanmış mıydı? Ya da ona yalan söylediğimi düşündüğü için mi sinirliydi? Pekala! Dün öğleni hatırlamaya çalıştım. Galeride.... Hah! Frederick! Zeki Tuna'nın torunu mu?

"Ben..."

Mete hiddetle arkasını döndü ve yeniden cama ilerledi. Gerginliğini, burada kalacak olmamın endişesine bağlıyordum. O yüzden yanına yaklaştım ve tam önünde durdum. Kumral sakallarına dokunmak için derin bir istek duysam da buna cesaret edemedim.

"Ben Frederick'in Zeki Tuna'nın torunu olduğunu bile bilmiyordum!" diyerek kolundan tutup kendime çevirdim. Gözleri anında yumuşamıştı. Derin bir nefes bıraktı ve kararsız ellerini yukarı kaldırıp omuzlarıma dokundu.

"Burada kalacak olmana dayanamıyorum. Sanırım ondan bu kadar öfkeliyim. Ama seni buradan çıkartacağım tamam mı?"

Başımı kaldırdım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki kesinlikle dışarıdan duyulduğuna emindim. Gözlerinden kalbime giden gizli  bir yol varmış gibiydi, bütün sıcaklığını kalbimde hissediyordum. Kadife tok sesi öylesine yatıştırıcıydı ki, onun sesinde yaşamak istemiştim.

"Biliyorum. Senin aksine ben sana güveniyorum."

Yüzüne yakışan güzel gülümsemesiyle güldü ve gözlüğüme uzanıp onu ileri itti.Bunu benim yerime yapması bana oldukça çekici gelmişti. Tüm bu davranışlarıyla kendimden geçiyordum ama ona bunu göstermemek için de büyük çaba harcıyordum.

"Kamera kayıtlarını istettim. Cinayet saatinde galeride olduğunu ispatlayıp çıkmanı sağlayacağım. Suçu senin üstüne atıyorlar Feyra. Bu miras meselesi ne ise korkman ve mirası onlara vermen için."

Allahın belası miras...

"Ha miras değil mi? Nasıl da unuttum. Bu konu üzerinde iyice düşünüp mirasın ne olduğunu ve nerede olduğunu bulmam lazım."

"Pekala. Artık gitmem lazım. Kubilay senin için bir çanta gönderdi. Gardiyanlara bıraktım. Kendine dikkat et." dedi.

Uzandı ve alnımdan öptü! Gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. Ne ara ona kendimi bu kadar kaptırmıştım? Umursamadım, bu his... benim son zamanlarda yaşadığım tek iyi şeydi ve bende buna tutundum.

Gardiyanımın peşinden koğuşuma dönerken, içimde büyükbabama karşı büyük bir öfke belirdi. Neye bulaşmıştı? Beni neyin içine sürüklemişti? Zeki Tuna kimdi? Tam da Frederick'le tanıştığım gün evimde dedesinin ölü bulunması tesadüf müydü?

Peki ben tüm bu düğümleri nasıl çözeceğim?...

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα