Episode 16. "Legendary lovers."

12.8K 668 131
                                    

Bölümü 12 ocakta yayınlamayı düşünüyordum. Ama zaten çok beklediniz. Daha çok işkenceye gerek yok dedim. O gün için farklı planlarım var. Eheheh.

Sabrınız için sonsuz teşekkürler hepinize. Siz, bu hesapta kalma nedenimsiniz ve olmasaydınız, bu noktada olmazdım.

Mevlid Kandiliniz mübarek, yeni yılınız kutlu olsun! Kendiniz gibi tatlı ve güzel bir yıl geçirmeniz dileği ile!

Bölüm şarkısı "Little Mix - Going Nowhere."

İyi okumalar! *-*

Bölüm 16. "Efsanevi aşıklar."

Belimde bir çift el vardı. Ellerimi o ellerin üzerine koymuştum ve sıkıca tutuyordum. Başım bir çenenin altındaydı. Ayaklarım bir çift erkek ayağına dolanmıştı. Dışarıdan gök gürültüsü sesi geliyordu. Sıcaktı, ama rahatsız etmiyordu.

Gözlerimi araladım. Zayn ile tek beden olmuş gibiydik. Gözüm komodinin üzerindeki saate takıldı. Henüz sabahın dördüydü. Midem bulanıyordu.

"Zayn?" diye seslendim ellerinden dürterken. "Zayn?" Zayn'i uykusundan uyandırmaya çalışmak aptalca bir denemeydi ama kollarını gevşetmezse yataktan çıkamazdım. Ve acı safrayı para baydığımız ipek kumaşlara bırakmak istediğim söylenemezdi.

"Zayn!" Bu sefer daha yüksek sesle bağırınca, başımın hemen üzerindeki çenesi hareket etti ve ağzından tatlı bir "Hı?" mırıltısı çıktı. "Çıkmam gerek." dedim huysuzca. "Neden?" dedi heceleri uzatarak. Uykuluyken ayrı bir güzel oluyordu. Hele ekstra uzun saçları alnına dökülmüşken. Yatarken yaptığı topuz bozulmuştu. "Kollarım sıcak. Çıkarsan üşürsün." dedi ve kollarını biraz daha sıktı. "Zayn! Bak üzerine kusmamda bir sakınca yok ben midemi boşaltma derdindeyim ama kumaş batacak." Kollarını gevşetmeye çalıştım. "Bırak beni!" Son harfi biraz uzatarak söyleyince kolları gevşer gibi oldu, bu fırsattan yararlanarak hızla önce kollarından, sonra yataktan ve en sonda odadan çıkıp kendimi banyoya attım. Klozete eğilip içimi boşaltmam saniyelerimi aldı.

Yatağa geri döndüğümde baş ucu lambası açıktı. Kaşları çatıktı, yatakta doğrulmuş bağdaş kurmuştu.

"Prensesim?" dedi yumuşak bir sesle. "Neyin var?" Elimle başımı ovalarken yatağa girmeyip, bekledim. "Biraz midem bulanıyor." dedim dürüstçe. O'nun bu sevimliliği karşısında dürüst olmamak ihanet gibi gelirdi.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" Gök gürledi, titredim. "Dışarısı soğuk. Kollarıma gelmeye ne dersin?" Kollarını iki yana açtığında güzelliği beni büyüledi. Bu haksızlıktı. O'na hala kızgınken kolları arasına girmek istemem haksızlıktı ve adil değildi. "Biliyorum." dedim. "Ama soğuğa dayanıklıyım. Biliyorsun."

Kolumdan tutup beni yatağa, hemen yanına çekerken "Başlatma dayanıklılığına." diye söylendi. Yorganın altına girdim ve kolları beni hemen sardı. "Yarın yorulacaksın. Misafirlerimiz var." dedi ve dudaklarını saçlarım bastırdı.

"Uyuman gerek."

**

"Sayıyorum." dedi Zayn elindeki listeye bakarken. Sabah kahvaltıdan sonra hemen gidip saçlarını kestirmiş, daha insancıl bir görüntüye sahip olmuştu.

Ve şimdi bana mutfakta yardım edecekti. Üstünde beyaz bir tişört siyah bir nike eşofman vardı. Ben ise pijamamı çıkarma gereği bile duymamıştım. Üzerine giydiği önlükle çok tatlı görünüyordu.

"Hepsini düğünde gördün zaten. Ama Bradford'da oldukları için çok kalamadılar. Şimdi ise yatılı kalmaya geliyorlar." Elindeki listeye baktı ve okumaya başladı. "Mariam halamın 23 yaşındaki oğlu James, 3 yaşındaki bebeği Jonathan ve 18 yaşındaki kızı Demetria. Bu ilk part." Kaşlarım çatıldı. "Kocası?" "Yurt dışında." dedi ve devam etti. "Alison halam, oğlu Edward ve kızı Sky. Annemleri de unutma." "Bu kadar insana nasıl yemek yapacağım ben?" dedim sızlanarak. Bana yaklaştı ve belimden tutup kendine çekti. "Yardım edeceğim." dedi tatlı bir edayla. "Ve çok kısa bir süre de bütün iş bitecek."

Never Been Hurt || A New LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin