Episode 3. "Welcome to my new life"

13.7K 620 85
                                    

Merhaba! :3 

Multimedia'daki şarkıyı belirttiğim yerde açın lütfen. *-* 

+18 uyarısı var diyeceğim ama pek açık yazmayı sevmediğim için +18 olmadı gibi. :3

İyi okumalar! ♥ 

Bölüm 3. "Yeni hayatıma hoş geldin."

Başta Zayn olmak üzere herkes gerilmişti. Ama Zayn'in gerginliği elle tutulabilir gibiydi. Çenesi kasılmış, ateş saçan gözlerle Perrie'e bakıyordu. Yanına gidip sakin olmasını söylemek istedim ama sanırım bunun için pek uygun bir zaman değildi.

O kadından nefret ediyordum. Hayır nefretim Zayn'e aşık olduğu için değildi. Aşk, aniden gelir ve onu durduramazsınız. Ayrıca kime aşık olacağınızı da seçemezsiniz. Ona olan nefretim, yenilgiyi sindiremeyip sürekli o lanet sikik burnunu işimin, işlerimin ucuna sokması yüzünden.

Lanet sikik? Zayn küfür ederken yanından ayrılmam gerek. İyice O'na benzemeye başladım.

Perrie bana baktı. Arkada çalan hafif keman sesi ve Perrie'i tanımayan insanların konuşma sesleri dışında başka hiç bir ses yoktu. "Tatlım Bell, bu kız da kim?" Annemin çok yakın arkadaşı Daisy'e döndüm. "Davetsiz bir misafir." dedim gülümsemeye çalışarak. "Ve şimdi gidecek." Perrie'den önce davranıp ona yaklaştım ve olanca yüksek sesimle "İçeri nasıl girdin? Davetiyesiz girenleri almamaları gerekiyordu." dedim. Sinir bozucu bir şekilde gülümsedi. "Davetiyeyi almak o kadar da zor olmadı." Bu kadın konuştukça sinir katsayım artıyordu. Üstelik tepemde beni yakmakta olan bir güneş vardı ve ondan bahsetmek bile istemiyordum. 

Gözlerim karardı. Louis'in yanımda doğru adımladığını gördüm. Koluma girdi. "Hadi bebeğim."  Louis beni içeri götürürken Harry ve Zayn'in Perrie'e doğru adımladığını gördüm.

Zayn.

Reddedilmeyi yediremeyen insanlardan daima nefret etmişimdir. Ve şüphesiz ki bu listenin en başında Perrie vardı.

Arabell'in geriye doğru sendelediğini gördüğümde buna neden olan kadından bir kez daha nefret ettim. Düğünüme gelip, karımın bayılmasına sebebiyet verme gibi bir hakkı yoktu. Louis Arabell'i içeri götürürken, Harry ile birlikte Perrie'i kalabalıktan uzaklaştırıp park alanına götürdük.

"Burada ne işin var?" diye tısladığımda kendini geriye çekti ve yüzünü buruşturdu. "Aşık olduğum adamın düğününe, ya da sadece sıradan bir düğüne gelmek için senden izin almam mı gerekiyor?" Gözlerinde yaşlar birikmişti ama kesinlikle güçlü görünmeye çalışıyordu ve başarıyordu da. "O eskidendi Malik." dedi bir hırsla. Ellerini iki yanda sallanırdı. "Ne saçmalıyorum ki. Biz sevgiliyken bile asla olmadın ki sen. Bekaretimi sen alırken bile sen yoktun. O ilişkide sadece ben vardım!" Harry susmuş, bizi dinliyordu. Gözlerine baktığımda bana güven veren ifadeyi gördüm. 

"Şu lanet cümleyi kullanıp durma." dedim dişlerimin arasında. Her sikik anda bekaretini kullanması çok saçmaydı. "Çünkü bundan nasıl pişman olduğumu anlamanı istiyorum." Gözlerindeki nefret kendimi kaybetmeme sebep oldu ve bağırdım. "Madem pişman olacaktın niye altıma girdin o zaman?!" Perrie'nin gözleri hızla dolup, yaşlar gözlerinden dökülürken, yanağımda sert bir şey hissettim.

Bana tokat atmıştı.

Başım yan tarafa kayarken yumruklarımı sıktım. "Seni ucuz pezevenk!" diye bağırdı. Alandakilerin sesimizi duymuyor oluşunu diledim. "Seni ucuz pislik!" Ellerini göğsüme koydu ve beni geriye ittirdi. Harry Perrie'i tuttu. Kafamı kaldırıp ona baktığımda gözlerinden süzülen yaşlar, yanaklarını ıslatmıştı. Nedensiz bir şekilde içimde bir suçluluk duygusu baş kaldırdı.

"Farklı olduğunu sanmıştım!" diye bağırdı. "Diğer erkeklerden farklı olduğunu sanmıştım ama sende onlar gibi pislik çıktın!" Harry'nin tutuşundan kurtulmaya çalışıyordu ama boşunaydı. En sonunda sakinleşince yandan Harry'e bir bakış attı ve Harry Perrie'nin kollarını bıraktı. "Cehennemin dibine kadar yolun var!" dedi ve bana iğrenir gibi bir bakış atıp topuklularını çıtlatarak yanımızdan ayrıldı.

"Tek kelime etme." dedim Harry'e doğru. Ceketimi düzeltip içeri geçerken, stresim tavan yapmıştı. 

Odaya girdiğimde, Arabell, koltuğa oturmuştu. Yanına oturdum. Başımı kaldırıp çocuklara bakınca, birer birer dışarı çıktılar. "Ne oldu?" dedi Arabell. Gülümseyip önüne gelen saçını geriye ittirdim. "Gitti." dedim yavaşça. Boynuma sarıldı. "Teşekkür ederim." diye mırıldandı. O bana sarılınca, bütün sıkıntı bir anda uçup gitmiş gibiydi.

***

"Evli bir adam olmak nasıl bir duygu?" dedi Louis, belinden kavradığı Eleanor'ı kendine doğru çekerken. Belime sarılmış Arabell'e baktım. "Kesinlikle harika." Saçlarına küçük bir öpücük bırakıp kokusunu içime çektim.

Kendimi yorulmuş hissediyordum. Bir an önce eve, gidip uyumak. 

Ya da uyumamak.

Arabell.  (Açın: Lara Fabian & Mustafa Ceceli - Make Me Yours Tonigth -English Version-)

Uzun araba kuyruğu evin önünde durunca, arabalardan birer birer indik. Louis, Liam ve Harry, kendi kendilerini gülüşüyor, Eleanor, Hannah ve Rose'da yan yana durmuş bize bakıyorlardı.

Babamın yanımıza geldiğini gördüm. Elini Zayn'in omzuna attı. "Eğer kızımı üzersen--" "Sizden önce kendimi ben öldürürüm." dedi ve gülüştüler. 

Çiçeğimi gösterdim. "Atmam gerek!" Zayn güldü ve eliyle atmam için beni teşvik etti. Arkamı döndüm ve çiçeği geriye doğru attım. Dönüp kime geldiğinde baktığımda mavi çiçek Eleanor'ın elindeydi. Louis yanına yaklaştı ve dudaklarına şehvetli bir öpücük bıraktı. Onlara gülümseyerek bakarken, havalandığımı hissetim. Zayn beni kucağına almıştı. Kucağına yerleşmemi kolaylaştırmak için kucağında zıplattı. Diğerlerine el sallarken, Zayn kapısı önceden açılmış eve girdi. 

Kapıyı ayağıyla kapattı ve beni etrafında döndürdü. Büyük bir kahkaha atarken, kucağındaki ben ile birlikte beyaz koltuğa kendini bıraktı. "Huh!" dedi gülerek. Ellerimi çenesine koydum ve dudaklarımı oraya bastırdım. Gözlerini kapattı ve etrafımda sarılı olan kolları daha bir sıkılaştı. 

Alnını alnıma yasladı. "Seni seviyorum." dedi fısıldar gibi bir tonda. "Bende seni." dedim aynı şekilde. Ağır çekime almışlar gibi dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerimi yüzüne koyup karşılık verirken olduğu yerden kalktı. 

Sırtım yumuşak bir zemine bırakıldığında, ne zaman kapattığımı hatırlamadığım gözlerimi açtım. Zayn, üstündeki ceketi çıkardı ve yere yavaşça bırakırken üzerime tekrar eğildi. O boynumla ilgilenirken, titreyen ellerim gömleğinin düğmelerini açmaya çalışıyordu. Titrediğimi fark edince geri çekildi. Saçları dağılmıştı. "Ne oldu?" dedi yumuşacık bir tonda. "Bilmiyorum." dedim ve derin bir nefes aldım. Elini yanağıma yerleştirdi ve hafifçe okşarken gülümsedi. "Korkma." Dudaklarına çekildiğimi hissediyordum. 

Üstümdeki gelinliğin bir kolunu yavaşça aşağı çekerken, titredim. En sonunda, ikimizde çırılçıplaktık. "Karım olduğuna inanamıyorum." dedi beni hayranca süzerken. Gülümsedim. "Bende kocam olduğuna inanamıyorum." Burnunu burnuma sürttü ve beklemediğim bir anda kendini içime itti. Kesinlikle fazla acılı olmuştu ama saniyeler geçtikçe, acı yerini zevke bıraktı. Bu sefer, aramızda bir engel yoktu. İçimde bir sıcaklık hissettiğimde yanıma yığıldı. Kafasını çevirip bana bakarken, terli kaslı vücudu fazla çekici görünüyordu. 

Pikeyi üzerimize örttü ve beni kendine çekti. "Bundan sonra artık her gece, böyle sana sarılarak uyuyacağım." dedi. Elimi tuttu. "Bu elleri asla bırakmak yok. Daima tutacak ve iyi günde kötü günde seninle olacağım." Gözlerime baktı. "Söz veriyorum." Kendimi kollarının arasına bir kedi gibi sokup, kollarımı beline doladım.

Burası, bu ev, bu adam görülen her şey benim yeni hayatımdı.

Yeni hayatıma hoş geldiniz.

Never Been Hurt || A New LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin