Episode 14. "Breathe."

8.3K 611 76
                                    

Kısalığı için üzgünüm.

"One Direction - Fool's Gold." ile okuyun.

İyi okumalar.

Bölüm 14. "Nefes."

Sabah, yanımdaki alışılmışın dışındaki boşlukla gözlerimi açtım. Gözüm uzun bir süre yanımdaki boş yastığa takıldı ve sonra gözlerim sulandı. Kavgalı da olsak, yine de yanımda olur, sabahları ilk o güzel simasını görmemi sağlardı.

Yastığı yavaşça kendime çektim ve sıkıca sarılıp burnumu yüzüne gömdüm. Derin bir nefesin hemen ardından şampuanının kokusu ciğerlerime kısa bir bayram yaşatsa da, burada olmayışıyla canım yandı. Bayram, kısa süreliydi.

Ne yapıyor diye merak ettim. Amerika şu an geceyi yaşıyor olsa gerekti. Uykusunu iyi almasını diledim.

Stuart ile eğlenirken bunun Zayn'i incitip zarar vereceğini hiç düşünmedim. Tek istediğim, Zayn'den biraz uzaklaşmaktı ve O da bana istediğimi verdi. Bütün bu zamanlarda, Stuart ile yakın olmam canını yakmıştı ve hep kendini Stuart'ın yerine koymuştu.

Kapım tıklatıldı ve Doniya uzun saçları ile içeri girdi. "Merhaba." dedi gülümseyerek. Kapıyı kapattı. "Eve nasıl girdin?" dedim sarıldığım yastıktan bir an için ayrılıp. Ama sonra geri sarıldım.

"Zayn yedek anahtar vermişti." dedi çantasını yatağın ucundaki minik koltuğa koyarken. "Verirken, eğer sabah gidersen bunu kullan. Uykusundan uyandırma, dedi." Gözlerimi acıyla kapatıp yastığa biraz daha sokuldum. Yine, hala, her zaman, daima, beni düşünüyordu ve düşünecekti.

Aşağıdan bir havlama sesi duyuldu. "Boris de bizimle." dedi Doniya yatağa yaklaşırken. "Bu evde erkeğe ihtiyacımız var." Aslında Zayn'e ihtiyacımız vardı ama Boris de iş görürdü.

Doniya, yatağa oturdu ve gözlerindeki o sevimli ifadesiyle bana baktı. Hafif kiloluydu, tombul yanakları vardı ve kilosunu dert etmezdi. Zayn'in olduğu kadar benim de ablamdı.

"Javaad'ın ne yaptığını biliyorum." dedi sanki Zayn adam öldürmüş gibi bir edayla. "Ve çok pişman olduğunu da. Dün bana anahtarı vermeye geldiğinde feci üzgün görünüyordu." Eğilip burnumu parmakları arasına sıkıştırdı. "Kardeşimin üzülmesinde payın var mı bayan?"

"Belki." dedim yavaşça. "Ama şu an bu önemli değil çünkü O'nu özledim. Şimdiden."

Bir mesaj sesi duyuldu ve Doniya pantolonunun cebinden telefonunu çıkardı. Ekrana baktı ve sonra telefonu bana verdi. "Okusana."

Eve geldin mi? Uyanmış mı? -Zayn.

"Cevap yaz." dedi Doniya emir kokan bir sesle. "Eve vardım. Ve Arabell ile laflıyoruz, de."

Parmaklarımı ekranda gezdirdim.

Evet, şimdi geldim ve geldiğimde yeni uyanmıştı. -Doniya.

Kısa bir süre telefon tekrar titredi.

Kahvaltıdan sonra ilaçlarını içsin. Unutma. -Zayn.

Kaşlarımı çattım.

Anne gibi davranıp durma. Ve telaşlanmayı kes. O iyi. -Doniya.

Ve gelen mesaj, ağlamaya davetiye çıkardı.

Eğer sende canının bir parçasını evde bırakıp dünyanın bir ucuna gelseydin, sende de aynısı olurdu. Sus ve O'na benim adıma olduğunu söylemeden bir sabah öpücüğü ver. -Zayn.

Telefonu yatağın üstüne bıraktım ve her şeyi boşvererek ağlamaya başladım.

Zayn.

Telefonu şarja sokup pencerenin önüne geldim. New York ışıl ışıldı ve ay gökyüzünde parlıyordu. Sağ omzumu cama yaslayıp ellerimi cebime koydum ve etrafı izlemeye başladım.

Geleli sadece 6 saat oluyor ama ben O'nu çok özledim ve suya ihtiyacı olan bir ağaç misali O'na ihtiyacım var. Daha önce hiç bu kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyorum. Perrie diye bir sorun varken bile böyle değildim.

Aynı evde iki yabancı gibi yaşamak zoruma gidiyordu. Kocası bendim. Stuart değil.

Gözlerimi kapattım. Yarın fabrikaya gidecektim. Vücuden burada olabilirdim ama beynen ve kalben tamamen oradaydım. Arabell'in kolları arasında.

Telefon çaldı. Prize ilerleyip açmaya üşendim ama sonra bir güç beni açmaya zorladı.

"Tatil nasıl gidiyor?" dedim açınca Liam'a. "Son derece romantik." dedi gülerek. "Daha önce bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum, Zayn." dedi ve devam etti. "Sizde durumlar nasıl gidiyor?"

"New York'dayım." dedim bir hızla. "Arabell ile aramız her geçen gün daha kötüye gidiyordu ve bende gereksiz bir iş gezisi uydurdum. Arabell, Doniya ile Londra'da." Liam'ın derin bir nefes aldığını duydum. "Sana artık bir şey demiyorum." dedi. Sesi birden sertleşmişti. "Biz sana ne zaman kızdan uzaklaşma dedikçe sen her hamlede kendini geriye çekiyorsun." Dudağımı ısırdım. Devam etti. "Ne diyeyim, umarım döndüğünde her şey düzelir."

Düzelse iyi olurdu çünkü O'nsuz nefes aldığım her an işkence gibi geliyordu.

Never Been Hurt || A New LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin