38. BÖLÜM - DİŞİ KURT

20.4K 1.5K 491
                                    

Ali'nin Ağzından...

Düşünceler gecenin en sessiz anında dökülürdü insanın beynine. Kimi buna şafak vakti derdi kimi de şafaktan dakikalar öncesi. Benimse düşüncelerle boğuştuğum zaman; güneşin doğuşundan itibaren kulaklarıma ulaşan o seslerle başlardı.

Aileme göre saatlerce uyusamda yatağımda kopamazdım. Bilmedikleri, birilerini dinleyerek düşüncelere dalmaktan vazgeçemediğimdi.

Düşüncelerin kemirdiği beynimi, odağından uzaklaştıran şey; telefonumun melodisi oldu. Komodinde duran telefonu alıp gelen mesaja baktım. Mesaj, sınıfta konuştuğum sayılı kişilerden olan Hakan'dandı.

Seninki kendine yeni bir av bulmuş. Şu an buradalar.

Kaşlarımı çatarak okuduğum mesajla yatağımda doğruldum. Mesaj kutucuğuna tıklayıp parmaklarımı klavyede gezdirdim hızla.

Ne avı? Kızı tarif et.

Elbette ki Hakan'ın bahsettiği kişi Cenk'ti. Eğer 'av' diye bahsedilen kişi Simge'yse gerçekten o kızın aklından şüphe duymaya başlayacaktım.

Kahverengi saçlı, buğday tenli bir kız. Şımarık birine benziyor. Besbelli zengin kızı.

Geliyorum.

Mesajı gönderip yataktan kalktım. Bu kız gerçekten aptaldı. Onu Cenk'e karşı uyarmış olmama rağmen hala onunla vakit geçiriyordu.

Gardıroptan rastgele aldığım giysileri üzerime geçirip hızla evden çıktım. Annemin, "Nereye gidiyorsun? Okulu dondurmayacak mıydınız?" sorusuna kısaca, "Vazgeçtim," diye cevap verdim. Zaten bu cevabımdan sonra da okula gittiğimi anlamış olmalıydı.

Bir saatlik yolculuğun ardından, ki hız sınırlarını zorlamıştım, nihayetinde okula vardım . Koşar adım binaya ilerlerken de Hakan'ı arayıp Cenk ve Simge'nin yerini sordum. Kantinde olduklarını öğrendiğimde hızla oraya ilerledim.

Kalabalık kantine şöyle bir göz gezdirdim. Aradığım kişileri bulduğumda direkt yanlarına gitmek yerine Hakan'ın yanına gittim.

"Günaydın," dedim çektiğim sandalyeye otururken. Hakan'ın da aynı şekilde karşılık vermesi üzerine gözlerimi Cenk ve Simge'nin üzerine diktim. Cenk'in en ufak bir yanlış yapmasını bekliyordum. Anlamıştım ki Simge'yi konuşarak ikna edemeyecektim. Bir şekilde Cenk'in gerçek yüzünü ona göstermeliydim. Sonrasında daha fazla onunla uğraşmama gerek kalmayacaktı.

"Kız kim?" diye sordu Hakan. Çok konuşkan biri sayılmazdı. Siyah saçlı ve kahverengi gözlüydü. Yapılı sayılmazdı ama cılız da değildi. Ortalama bir Türk genciydi.

Şaşkınlıkla Hakan'a baktım. Normalde başkalarının işlerine karışmazdı. Merak etse bile umursamaz ve eninde sonunda öğreneceğini düşünerek susardı. Onunla arkadaş olmamın sebeplerinden biri de buydu zaten ama şimdi Simge'nin kim olduğunu merak etmesi beni oldukça şaşırtmıştı. Elbette saklamam gereken bir durum yoktu. Bu yüzden cevap vermekten çekinmedim.

"Pera'nın arkadaşı," dedim. Sonra Hakan ve Pera'nın tanışmadığını hatırlayarak, "Pera, Dağhan'ın sevgilisi," diye ekledim.

Usulca başını sallayan Hakan, Stefan Zwaig'ın yazmış olduğu 'Satranç' isimli kitabı okumaya devam etti. Ben de yeniden Simge ve Cenk'i göz hapsine aldım. Sohbet edip birbirlerine gülümsüyor olmaları ve Cenk'in hala bir yamuk yapmamış olması işkillenmeme sebep oluyordu. Gerçi bir yandan da boşuna endişelenmiş olabileceğimi düşünüyordum. Çünkü aralarındaki diyalog o kadar iyiydi ki sanki birbirlerini yıllardır tanıyor gibiydiler. Simge'nin gülüşünü gördüğümde yanılıyor olmayı diledim. Keşke Cenk gerçekten iyi birisi olmaya karar verseydi ve ben onun hakkında yanılsaydım. Buraya geldiğinden beri ilk defa bu kadar içten güldüğüne şahit olmuştum çünkü bu kızın. Cenk onu mutlu ediyordu ve bu beni şaşırtıyordu. Umarım ben yanılırdım.

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||Where stories live. Discover now