35. BÖLÜM - DÜŞMAN SAFI

19.6K 1.5K 304
                                    

Enes'in Ağzından...

Dila'nın günden güne çöküyor oluşu beni endişelendiriyordu. Mert doğacağı zaman hiç böyle olmamıştı ama şimdi çok farklıydı. Uzun, siyah saç tutamlarını okşayıp yanağına bir öpücük bıraktım usulca. Gece uyuyamamıştı ve sabaha karşı daldığı uykudan da bu kadar erken uyanmasını istemiyordum. En azından biraz daha dinlenmeli ve kendini toparlamalıydı.

Yataktan kalkıp banyoya girdim. Gece, Dila'nın başında beklediğim için uyuyamamıştım. Bu yüzden gözlerimin altında koyu renkli halkalar oluşmuştu. Bir süredir kesmediğim sakallarım birbirine girmişti ama kötü bir görüntü de oluşturmuyordu. Yorgun görünen yüzüme bir kaç kez su çarptım. Bir nebze olsun kendime gelmemi sağlayan soğuk suya minnettar olarak yeniden odaya dönüp üzerimi değiştirdim. Lacivert bir kot pantolon ve bordo renkli düz bir tişört geçirdim üzerime. Odadan çıkmadan önce son bir kez daha Dila'ya baktım. Nedenini bilmediğim solgunluğuna bir çözüm bulmalıydım.

"Günaydın anne, baba," dedim salona indiğimde. İkisinden başka kimse yoktu burada ve onların da aynı ortamda bulunmaktan hoşnut olmadıklarını görebiliyordum. "Mert nerede?" diye sordum. Normalde sabahın köründe kalkıp bütün evi ayağa kaldıran oğlumun, bugün sesi soluğu çıkmıyordu.

"Annemle birlikte dışarı çıktı," dedi annem. Sakin bir kadındı, asla öfkelendiğine ve yüksek sesle konuştuğuna şahit olmamıştım. Babamdan da öyle bir tepki görmemiştim. Bu evde sesi çıkan ve sözü geçen tek kişi anneannemdi. Atilla Dede'den ona geçen bir özellikti bu otorite ama anneme ulaşmamıştı. Bunun nedeni yetiştirilme tarzı mıydı yoksa babamla olan evliliği miydi bilmiyordum. İkisinin de bu evliliğe zorlandığı gerçeği gün gibi ortadaydı.

"Tamam," dedim. Aralarındaki soğukluğa bir çare bulamayacağımın farkındaydım. Birbirlerini hiç sevmemiş bu çifte sevgiyi anlatmaya çalışmayacaktım. "Ben onların yanına gidiyorum."

Kendimi dışarı atmam ve çalışma alanına yönelmem uzun sürmedi. İnsanların selamlarına başımla onay verdim yol boyu. Burada bir şeylerin yanlış olduğunun farkındaydım. Değiştirebilecek gücüm de yoktu ne yazık ki. Çünkü anneme benziyordum ben. Bana biçilen kadere razı geliyordum. Bu sürünün iki alfasından birisiyidim evet ama gerçek bir lider olmadığım da yadsınamaz bir gerçekti. Anneannemdi lider ve ben onun kurallarını uygulardım. Sevsem de sevmesem de yapmam gereken şey buydu.

Çalışma alanına geldiğimde Mert'in kurda dönüşme çabalarına şahit oldum. Onun henüz yedi yaşında olduğunu unutmuştu anneannem bir kez daha. Dönüşümün ne kadar etkili olduğunu da tabi... Oğlumu birkaç kez daha dönüşmeye zorlaşmıştı, bunun sonucundaysa Mert yaşıtlarından çok daha büyük göstermeye başlamıştı.

"Mert," dedim oğlumun dikkatini çekmek amacıyla. Onun çabucak büyümesine izin vermeyecektim. "Eve git ve dinlen. Bu kadarı yeterli."

Onun yaptığına karşı çıkmamdan rahatsız olan anneannem, "Hayır Enes, Mert biraz daha çalışabilir," diyerek oğluma güvence vermişti. Bunun üzerine Mert'in kurt formuna bürünmesi ve gümüşi renkteki tüylerini sergilemesi uzun sürmedi.

"Bunu yapmasına izin vermeye ne zaman son vereceksin anneanne?" diye sordum. "Yan etkilerin farkındasın sen de. Çabucak yaşlanacağını biliyorsun. Neden biraz daha çocuk olarak kalmasına izin vermiyorsun?"

"Eğer bunu yapmasaydım, sen de hala bir çocuk olurdun Enes. Mert'in de senin gibi büyümesini ve bir lider olmasını sağlamaya çalışıyorum."

Verdiği cevap onun için yeterliydi ama ne yazık ki benim için değildi. Şu an yirmi altı yaşımdaydım ama fiziken otuzlarında bir adamdan farkım yoktu. Bunun nedeni anneannemdi ve bunu reddetmeyecek kadar da pişkindi.

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||Where stories live. Discover now